Son yazacağımız konudan başlayarak bugünkü yazımıza başlayalım.
Sayın Cumhurbaşkanımızın yeni bayram müjdesi belli bir kesimi uçurdu.
Dokuz günlük tatil, belli bir kesim için gerçekten bayram müjdesi bayram hediyesiydi.
Bu müjdeye kimler sevindi? Maaşları garanti olup bayram tatili kısa olduğu için de evlerinde kalacaklarına üzülen kesim için tek kelimeyle bir müjdeydi.
Eeeeee kim kaçırır böyle bir fırsatı? Okullar tatil beyefendi de müjdeyi vermiş, atlayın arabaya ister yurtiçi ister yurtdışı, hayat böyle güzel bir şey işte.
Peki kim üzüldü bu işe?
Üreten, çalışan, emek veren, özellikle de sermaye sahipleri üzüldü.
Niye?
Çünkü tekerin dönmesi için bisikletten düşmemek için o pedalı sürekli çevirmek gerekiyor.
Hep söylüyorum, bizim belli bir kesim varlıklı, zengin dediğimiz, işçi çalıştıran, yüzlerce işçi çalıştıran insanlar öfkeli.
Niye?
Çok basit, insanoğlu bu: “Onda var, bende yok”
Öyle bir dünya düzeni dünyanın hiçbir yerinde yok.
Bu insanlar gerçekten risk alıyorlar, evet beni taşlayan okurlarımız için de söylüyorum, onların aldığı riski ne ben alabilirim ne siz alabilirsiniz.
Dokuz gün tatil müjdesi internete düştüğü anda, o kesin kafasını iki yana sallamaya başlamıştı.
Sayın Cumhurbaşkanımız böyle bir karar verdiyse mutlaka doğrudur.
Çünkü Türkiye’nin ve belki de dünyanın siyaset kurucuları arasında yer alan Sayın Cumhurbaşkanımız, ekonominin sallantıda olduğu bugünlerde böyle bir karar aldıysa bunu biraz irdelemek ve perde arkasına bakmak gerekir.
Mesela benim çalışmayan kafamda, müjde kararını alır almaz, ilk gelen fikir üniversitelerdeki öğrenci olayları ve İBB Başkanının tutuklanması ile yaşanan gerginliklerin bayram için azaltılması ya da yok edilmesiydi.
Çünkü şunu biliyorum hem de hem üniversite hocalarından hem de çocuklarını Konya dışında, özellikle İstanbul’da okutan anne ve babalardan biliyorum.
Konya için başlayalım üniversite hocalarımız öğrencilerin memleketlerine gitmeme kararında ya da genel anlamda böyle bir eğilim de olduklarını söylüyorlardı.
Çocukları başta İstanbul olmak üzere başka şehirlerde okuyan anne ve babalar ise evlatlarının bayramda gelmeyeceğini söylüyorlardı.
Her ana baba evlatlarının geleceğini düşünür ama evlatları o şehirleri terk etmiyorsa ve de bayramda bile gelmeyeceğiz diyorlarsa, durum vahimdi.
Tatil uzayınca mutlaka bu çocuklar mecburiyetten kendi memleketlerine gelecekler, Konya’dakiler de kendi şehirlerine dönecekler, bu fırsat kaçmaz bir fırsat.
Böylece üniversite gençliğinin eylemleri de sona ermiş olacak.
İlk aklıma gelen neden buydu.
İkincisi ise başta iç turizm olmak üzere dokuz günlük altın tatili kaçırmak istemeyen herkes, ya da genel diyelim, bu millette çok paranın olduğuna inanıyorum, onlarda fırsat bu fırsat deyip yapmadıkları bayram programını şimdi yapacaklar, yollara dökülecekler, otellerde yine yer kalmayacak, kayak merkezleri bile dolacaktı.
Bu da demektir ki para; para piyasada döndü mü, her şey hallolur, gerisi boş.
Sakın ola bize tek gözle bakan okurlarımız, bizim de bu dokuz günlük tatilden yana olduğumuzu düşünmesinler.
Ben de bir ülkede ne kadar çok tatil ne kadar çok bayram varsa, bu durumun o ülkenin başta ekonomi olmak üzere gelişmelerine olumsuz etki edeceği fikrindeyim.
Ve biz yine çalışacağız bayramda da çalışacağız.
Çalıştığımız için de şahsen kendi adıma şükrediyorum, çok mutluyum, çok huzurluyum.
…………………..
YİNE OTEL
YANGINI
Dün güne başlarken bu kez Bursa’dan, yine turizmin başkentinden acı bir yangın ve ölüm haberi geldi.
“Uludağ’da turizm işletme belgesi olmadığı gerekçesiyle ocak ayında kapatılan otelde çıkan yangında 2 kişi hayatını kaybetti.”
Bursa'nın Uludağ ilçesinde, 1. Oteller Bölgesi'nde basit konaklama belgesinin süresi dolduğu ve Milli Parklar'daki tahsis süreci sona erdiği için belediyenin ruhsatını yenilemediği otelde henüz belirlenemeyen nedenle yangın çıktı.
.jpeg)
Allah beterinden saklasın, bir insanın yanarak hayatını kaybetmesini düşünmek dahi istemiyorum.
Çünkü gazetecilik hayatında yanarak hayatını kaybeden, yanarak feci şekilde can vermiş kardeşlerin görüntülerini çektim; onun için bayram arifesinde böyle bir acıyı Cenabı Allah’ım kimseye yaşatmasın inşallah.
……………………………….
SELÇUKLU BELEDİYESİNİN
ÇALIŞANLARINA VE AHMET BAŞKANA
BİR KEZ DAHA TEŞEKKÜR EDERİM
Üç ayda iki acıyı birden yaşadım.
Ama düğün dernekten çok hastane ziyaretine ve cenaze programlarını kaçırmamaya çalışırım.
Bu taziyelerde en çok dikkatimi çeken ve ölüm anlarında ailelerin çaresizliğinde taziye araçları belediyelerin hizmetleri, ömür boyu unutulmayacak hizmetlerdir.
Selçuklu Belediyesinin taziye aracı tek kelimeyle kusursuz ve acılı ailelerin kurtarıcısı olmuştur.
Kışın bir taziyeye gittiğim zaman yerlerde soğuk ve don olduğu için taziye aracına çıkarken el tutma aparatının olmadığını, ayrıca basamaklarının küçük ve dar olduğunu başkana birebir iletmiştim.
.jpeg)
Evet, bu kez taziye aracı geldiğinde görüyordum ki belediyenin mühendis ve işçileri bizim bu haklı talebimizi mantıklı, yerinde ve doğru bulmuşlar ki hem taziye aracına binip inerken engelli insanlarımız da dahil herkesin rahatlığı ve sağlığı düşünülmüş, hem de basamak mesafesi genişletilmiş.
Bu vesileyle tüm belediye çalışanlarına çok teşekkür ediyorum, çok dua alıyorsunuz.
…………………………………
MUSALLA MEZARLIĞI’NDAKİ
DEFİN TİTİZLİĞİ
Salı günü annemi Musalla Mezarlığı’na defnettik
Dedim ya belki düğünler, nişanlar güzel günler unutulur ama acı hiçbir zaman unutulmaz.
Daha önce de pek çok defa yaşadım, ancak her seferinde hizmetin dahada gelişmiş olduğunu görüyorum.
Salı günü Musalla Mezarlığı’nın sorumlu müdürü, çalışanları, işçiler bizim gibi her acılı aileye öyle temiz ve titiz hizmet veriyorlardı ki, sizin hiçbir şey yapmanıza gerek kalmıyor, sadece seyrediyordunuz.
Konya Belediyeleri bu konuda yıllardır yaptıkları muhteşem hizmetleri geliştirerek hiçbir şikâyet, sorun ya da isteğe gerek bırakmadan yapıyorlar.
Bu iş asla unutulmaz, bu iş için hep teşekkür ve dua edilir.
……………………….
SIRRI DEMİREL’E
GEÇMİŞ OLSUN
DİYORUZ
Konya’nın sosyal hayatının, siyasal faaliyetlerin ve spor arenasının 25-30 yıldır vazgeçilmez fedakâr insanlarından Sırrı Demirel başkan, belinden ciddi bir operasyon geçirmiş.
.jpeg)
Yakın zaman diyebileceğimiz bir süreçte de biricik evladını kaybeden ve onun acısı ile hala yanıp tutuşan Sırrı başkana geçirdiği ciddi operasyon için geçmiş olsun diyor, acil şifalar dileklerimizi iletiyoruz.
……………………………….
VE YAŞANMIŞ MUHTEŞEM BİR HATIRA
PROF. DR. SAFFET SOLAK'TAN
UNUTULMAYAN BİR HATIRA
Tıp fakültesini yeni bitirmiş, pratisyen hekim olarak ilk görev yaptığım yere,
Konya'ya bağlı bir beldenin sağlık ocağına gitmiştim.
Gençtim, bekardım. Küçük bir beldeydi gittiğim yer.
İlk gece bir eve misafir olmuştum.
Tren istasyonunun hemen yanında bir evdi.
Akşam yemeğinden sonra çaylarımız gelmiş, sohbetler edilmişti.
Üzerimde yol yorgunluğu, geldiğim yeni yerin yabancılığı vardı.
Saatler ilerliyor, ağır bir uyku beni içine çekiyordu.
Ev sahibine bir şey de diyemiyordum.
Bir müddet daha geçti; yine bir hareket yoktu.
Evin büyüğü olan Hacıanneye sıkılarak:
"Anneciğim, sizin buralarda kaçta yatılıyor?" dedim.
Hacıanne:
"Evlâdım treni bekliyoruz. Az sonra tren gelecek, onu bekliyoruz" dedi.
Merak ettim, tekrar sordum:
"Trenden sizin bir yakınınız mı inecek?"
Hacıanne: "Hayır evlâdım, beklediğimiz trende bir tanıdığımız yok.
Ancak burası uzak bir yer.
Trenden buraların yabancısı birileri inebilir.
Bu saatte, yakınlarda, ışığı yanan bir ev bulmazsa, sokakta kalır.
Buraların yabancısı biri geldiğinde,
"ışığı yanan bir ev" bulsun diye bekliyoruz."
Konya Ovası'nda, ya da bir başka yerinde Türkiye'nin, trenden inen yabancılar için
"ışığı yanan evler" yerinde hâlâ duruyor mudur?
Yabancılar, yorgun bedenlerini yün yataklarda dinlendirmeye devam ediyorlar mı?
Aç bir köpeğin önüne bir kap yemek bırakan kadınlar yaşıyorlar mı?
Kuşlara yuva yapan mimarlar sahi şimdi neredeler?
Bu güzel insanlar, atlarına binip gitmişler.
Bizler, atlarına binip giden güzel insanlara sahip bir medeniyetin yetimleriyiz.
Çekip gidenlerin doldurulmamış boşluklarında savrulup duran yoksullarız.
Şair öyle diyordu:
"Güzel insanlar, güzel atlara binip gittiler."
Şimdi bu güzel insanlar, neden ve nasıl atlarına binip gittiler?
Onları ne yıldırdı da bir daha dönmemek üzere, sessiz sedasız gittiler?
Ey güzel yurdumun güzel insanları! Neredesiniz?
GÜNÜN OKKALI SÖZÜ
Hak yolunda ilerlemek yürek işidir, akıl işi değil.
NE ZAMAN ADAM OLURUZ
Büyük susuzluk tehlikesi karşısında bir damla su için bile olsa israf etmememiz gerektiğini idrak edebildiğimiz zaman daha iyi adam oluruz.