Yeni bir bayram için adım adım ilerlerken yine izninizle şehre biraz daha yükseklerden geniş bir açıdan bakmaya çalışacağız
Yetim kalmanın ardından Öksüz de kalınca bir anda bizim o yoğun tempo daha da yoğunlaştı
Her kesimden her siyasi görüşten her yaştan gönül dostlarıyla birlikte olurken yine çok samimi içten sohbetlerde bulunduk ve onların da şehir ile ilgili Türkiye ile ilgili farklı görüşlerini dinledik
Bu sohbetlerde en çok dikkatimi çeken şey sektörümüz mevkiimiz yerimiz duruşumuz ne olursa olsun büyüklerimizi ve insanları şaşırtan en güncel konu “Konya’da bayram atmosferinin erken başladığı” cümleleriydi
Evet aslında bunu haftanın ilk günü pazartesi günü yazmayı düşündüm
Çünkü geçtiğimiz hafta pazar günü yani bayrama yedi gün kala o soğuk dondurucu havaların ardından güneşi gören Konyalı çarşı pazar demeden alışveriş merkezlerini özellikle de kadın ve çocuklarımızla adeta işgal ediyorduk
Mübarek Ramazan günü, pazar günü tatil günü, kadınlarımız ve çocuklarımız alışveriş merkezlerinde, inanın, sanki ürünler bedava satılıyormuşçasına, özür dilerim ama alışveriş yapmak için adeta saldırıyorlardı.
Burada şuna küçük bir virgül koyalım alışveriş için sadece o hemen sizin aklınıza gelen lüks AVM’ler ya da mağazalar değil benim ilk şahit olduğum Demirci Nüve gibi herkesin insanımızın rahatça alışveriş yapabileceği iş merkezleriydi
Pazar günü saat 11:00’e gelirken daha öğlen bile olmamışken Demirci de Nüve de kadın ve çocuk ağırlıklı insanlarımızın alışveriş Telaşesini görünce bir kez daha kendi kendime şunu dedim ki” bu millette para çok”
Biliyorum yine belli bir kesim bizi taşlamaya başlayacak bize İNANMAYABİLİRSİNİZ pazar gününü de bırakın hadi bugün toptancılar çarşısı söz konusu iddia ettiğim iş merkezlerini bir gezin
Şunu diyebilirsiniz önümüz bayram elbette alışveriş yapılacak
Herkes kendi bütçesine göre alışveriş yapacak
Her insanımız küçükleri ve aile fertlerini sevindirecek
Her bütçe misafirlerini ağırlayabilmek için alışveriş yapacak
Amenna ve Saddakna
Bunu yapabilmek için de para lazım değil mi?
Ya da yaşanan ağır ekonomik şartlar gereği ayağımızı yorgana göre değil yorganın daha da içine doğru çekmeliyiz diye düşünüyorum
Tabi bana kıza bilirsiniz ben eski kafalı yaşlı biri olabilirim
Kimseyi eleştirmeden önce kendi aile içerimizdeki durumu gözlemlemeye çalışıyor ve kendi ailemin geleceği adına da üzülüyorum
Çünkü adına ne derseniz deyin ‘Z’ deyin ‘X’ deyin ‘Y’ deyin biz bizlikten çıktık
Buna çok üzülüyorum kimseyi eleştirmiyorum kimseyi kınamıyorum önce kendimi eleştiriyorum kendime kızıyorum
……………
MERAM YENİ YOL
ALT GEÇİT
NEFES ALDI
Geçtiğimiz hafta cumartesi günü bizzat yıkımına şahit olduğum Meram Yeni Yoldaki klasik battı çıktı ya da Meram Yeni Yol alt geçidindeki yıkımı görünce korkmuştum
Hatta o gün bizi arayan bazı muhalif değil iktidarı destekleyen dostlar bile sitem etmişler “Uğur abi senin çok sevdiğin başkanlarının bayram arifesinde şehrin ana damarının ana arterlerinin Boğazını kesti” diye sitem etmişlerdi.
Ama iki gün içerisinde burası tek yönlü de olsa trafiği açıldı ve boğaz kesilmedi nefes almaya tekrar başladı
Ben de mutlaka yapılması gereken, kaçınılmaz müdahaleyi gece gündüz, iftar sahur demeden, rahatlatan mühendisinden işçilerine kadar bütün ekibe şehir adına teşekkür ediyorum.
………………
BU ALANDA
TARİH YAZAN
KONYALILAR VAR
Başlayan her gün, Tarım Kredi için değer üretilecek yeni bir gün!
.jpeg)
Ulusal kanallarda dizi izlerken Tarım Kredi’nin yeni reklamını gördüm. Tarım deyince akla gelen traktör, tohum, çiftçi imajını yıktığı gibi nereden nereye gelmiş dev bir sanayi kuruluşu olmuş gurur duyduk çok da güzel bir reklam olmuş. Çiftçiler bu ülkenin geleceğinde kurdukları kooperatifle sanayisinde de varız demiş. Geleceğe umutla bakmamıza sebep oldu. Limanları, 52 fabrikası ve bir sürü ürettiği katma değerle Tarım Kredi, tarım ve tarımsal sanayine resmen ‘SİHA’ olmuş ‘İHA’ olmuş. Hüseyin Aydın Ziraat Bankasını taşra bankasından alıp şehir bankasına dönüştürmüştü. Şimdi benzer bir yönetimi Tarım Kredi’de gösteriyor. Emeği geçenlerden Allah razı olsun. Bu çorbada bir nebze tuzu olan Konyalı dostlarımızın da orada olduğu bilmek ayrıca bir gurur vesilesi oldu. Tarım Kredi sadece çiftçi ve marketten oluşan bir yapı değilmiş ülkenin değerli bir hazinesiymiş 52 fabrikasıyla ülke gıda güvenliğinin teminatıymış.
Bu muhteşem gelişmede ismen tek tek yazamayacağım ama Konyalı koca yürekli dostlarıma bir kez daha şehrimiz ve tarım adına teşekkür ediyorum
……………………….
BAYRAM ÖNCESİ
GÜZEL ALINTI İLE
YAZIMIZI NOKTALAYALIM
Güzel ve insan hayatının unutamayacağı günlere, saatlere giriyoruz
Bunun içinde gerginlikten uzak birbirimizi biraz daha iyi anlayabilmemiz için özenle sakladığım bazı yazıları ben notları sizlerle paylaşmak istiyorum
İNSAN TANIMAYA NEREDEN BAŞLAMALI?
İnsan tanıma ve değerlendirmede hemen hepimiz öncelikle muhatabın değer ölçüleri ve olgunluğuna bakarız. Kusur ve hatalarını yakalama gayretine gireriz.
Bu tavır bencilcedir. Çünkü burada kendimizi emniyete almak önceliğimizdir. İlk yapılması gereken bu değildir.
Doğrusu?
İlk yapılması gereken hatalı, eksik, yanlış yönleri dedektifçe aramak veya medeni nezaket ölçülerine göre muhatabı elemeye tabi tutmak değildir.
Bunun yerine onun çektikleri, acıları, sıkıntıları, travmaları ve bunlardan doğan endişelerini anlamaya yönelmektir.
Neden mi?!..
İki sebepten bunu yapmak durumundayız:
1- Kendimizi bencilce emniyete almayı öncelersek muhatabı yok sayma ve aşağılama eğilimimiz artar.
2- Bazı olgunluk ölçüleri aramaya girişirsek de onunla araya bariyer koyma ve ileride kopukluğa bahane malzeme toplama tavrı gelişebilir.
Bu iki tutum da muhatabımızdan kolayca soğuma, kopmaya hazır bekleme daha da önemlisi içimizdeki nefret tohumunu sulama ve sessizce büyütmeyi tetikler.
Bu ise ilişkide iyi gelişmelere değil kötü bir akışı başlatmak üzere butonlara basmak demektir.
Öyleyse nasıl başlamalı?
İnsani ilişkilerde esas olan sanıldığı gibi akılcı, mantıkçı, realist yaklaşımlar kılıfı altında bencilce davranarak nefret potansiyelini -tabiri caizse- uyuyan köpeği uyandırmak değildir.
Esas olan duygudaşlıktır.
Duygudaşlığı sağlayacak potansiyeli harekete geçirmektir.
Şu bir gerçektir ki akılcı ve kazanma odaklı arkadaşlığa nispetle ‘DUYGUDAŞLIK’, çok daha uzun ömürlü, çok daha bereketli ve çok daha sevgi dolu, çok daha ebedileşmeye açık bir tutum olacaktır.
Bunun için de her ilişki başlangıcında MERHAMETE dayalı DUYGUDAŞLIK öncelenmelidir…
Tanıştığınız insanda ilk arayacağınız; ona merhamet edebileceğiniz şefkat noktaları bulmak olmalıdır.
Merhamet odaklı yaklaşım; nefret potansiyelini bastırdığı gibi uzun vadede sevgi ve aşk dolu Duygudaşlık getirir...
GÜNÜN OKKALI SÖZÜ
Aşağılara bakarsan gökkuşağını göremezsin
NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Bayram trafiğinde biraz daha sabırlı ve sakin olmayı becere bildiğimiz zaman daha iyi adam oluruz