BU ŞEHRİN EFSANE ÜLKÜCÜLERİ DURDUKLARI YERDEN ASLA KIPRAŞMAZLAR

Bizim kuşak nasıl bir kuşak bilemedim.
Şanslı mıydık?
Şans mıydık?
Ben hala anlayabilmiş değilim.
Benim 80 öncesi abilerime amcalarıma yaşıtlarıma bakıyorum sonra birde bugünün gençliğine bakıyorum işin içinden çıkamadığım gibi kendi kendime diyorum ki “Biz çok büyük günahlar işlemişiz ki Cenab-ı Allah’ım bizi bugün ile imtihan ediyor”.
…………..
Z kuşağı bizi anlamaz ama Türkiye bir 80 öncesi yaşadı.
Allah’ım kimseye bir daha o günleri yaşatmasın ama ölüm, öldürme katil olma ya da cezaevinin dışında 80 öncesinin insanlığını bugün yemin ediyorum mumlu arıyorum.
80 öncesinin ülkücüleri de akıncıları da devrimcileri de yemin ediyorum insanmış adammış, dahası adamların kralı imiş.
Evet görüşler çok farklı olabilirdi ama 80 öncesinin insanı görüşleri ne olursa olsun duruşlu karakterli satılmayan satın alınamayan eğilmeyen bükülmeyen dipçik gibi insanlarmış.
…………..
Birden niye 80 öncesine gittim.    
Dün isimlerini yazdığım ve hatta yazmadığım şehrin tarihine hatta Türk siyasetine rahmetli Alparslan Türkeş ile birlikte imza atmış değerlerinden bazılarını ismen yazmıştım.
Kimleri yazmıştım.
O yazıya konu olan fotoğrafa bakmış
Hitam Çetinkaya
Hicret Loraslı
Ramazan Hodaloğlu … demiştim.
………….
Dün bu üç büyüğümüzde tek tek aradılar.
“Gardaşım” diyen de vardı “Aman Uğur’um” diyende
Ve üç isminde ortak cümlesi
“Uğur’um biz ülkücüyüz.
MHP’de gözümüzü açtık.
MHP’de gözümüzü kapatırız” diyorlardı
Sonra da ekliyorlardı
“Ünal bizim gardaşımız.
Biz gardaşımız için dünde bugünde yarında ölüme gideriz.
Hem de gözü kapalı gideriz.
Ama bizim yerimiz MHP” diyorlardı.
Anladım ki bizim yazı bu camiada büyük ses getirmiş.
Ve yazımızı okuyarak bu büyüklerimizi arayanlar kendilerinin AK Partiye gittiğini sanmışlar.
O zaman bizde bu konuya bir kez daha açıklık getirelim.
Benim efsane ülkücü olarak bildiğim isimler kendi yuvalarında MHP deler.
Ama orada bulunan ve dünde yazdığımız gibi İYİ Partili bazı ülkücüler ilçe başkanları ve yönetimleri yakında Ünal Karaman ile birlikte AK Partiye geçecekler.
Onları ismen biliyorum.
Ve yeri geldiği zaman inşallah onları da burada yazarız. 
………………
Madem bugün şehrin ADAM gibi ADAM isimlerinden söz ettik.
Devam edelim mi?
Emniyet teşkilatından emekli abimiz Mustafa Kaymak’ın şehrin dönemin efsane ülkücülerinden günümüzün değerlerinden de birkaç satır söz edelim. 
 
 
Mustafa abimiz fotoğrafın altına da şunları yazıyordu
“1970 li Yılların ortalarında “KONYA ÜLKÜ OCAKLARINDA” başlayan, nerdeyse yarım asırlık DOSTLUK ve ÜLKÜDAŞLIK.
Bugün iftar da Mustafa Çelepçi Abimin ev sahipliğinde eşlerimizle birlikte olduk
İsmailhan VURAL-Adnan BERBER-Ahmet Hayri BİLGİLİ-Celal BAYRAK-Fatih BAYRAK-Cemal ERKOÇ-Harun MARAl-Mustafa İZİ-Mehmet MADENCİ-Cengiz CEYLAN-Seyit Ali BAĞCI -Mehmet TEKKEŞ-Musa KARAÇOR-Turgut KAYA-Rüstem ERKUL-Halil SEYHAN ile bir araya geldik.
Hatıraların yeniden canlandığı, duygu ve gururun tavan yaptığı bir ortam da yaşadıkları onca zorluklara rağmen, içten kahkahaların bolca atıldığı, katılım sağlayanların yanı sıra, sağlık sebebiyle ve hava şartlarından dolayı katılamayanların görüntülü olarak aramalarıyla hoş bir akşam oldu.
“ÜLKÜ DEVLERİNE “ saygılarımı sunuyorum..
ALLAH ONLARDAN RAZI OLSUN”
……………..
Bu nasıl bir gönül dostluğudur
Ben bu duyguyu beni arayan üç abim ile konuşurken de hissettim.
İnsan kardeşi ile bu kadar candan bu kadar gönülden olamaz.
……………
AKINCILARDA BÖYLEYDİ
Ülkücülerden söz ederde akıncı büyüklerimizden dostlarımızdan söz etmez isek kırılırlar.
Çünkü 80 öncesinin birilerine göre kanlı insanları aslında son derece duygusal romantik insanlar idi.
İki gün mü oldu üç gün mü oldu tam hatırlamıyorum,
Ama çok hoşuma gittiği için bu anekdotu saklamıştım.
Şehrin bir dönem efsane Belediye Başkanı olan hatta o dönemlerde “Doğu’nun Erbakan’ı olarak anılan Halil Ürün’ün meslek olarak da kalemi ile efsane bir basın müdürü vardı
Ahmet Şükrü Kılıç.
Ahmet abi iki üç gün önce ortak grubumuzdan şöyle bir yazı paylaşmıştı.
“Huzur yok!
Birkaç kişinin olduğu bir ortamdayız.
Birbirimizi tanıyoruz ama kimse kimsenin ne iş yaptığını bilmiyor, sima tanışıklığı diyelim.
Daha önceki konuşmalarından AK Parti karşıtı olduğunu bildiğim kişi, “Çağırsaydı makamına, koysaydı dosyaları önüne, karşımda aday olmasaydın deseydi, bu kadar tantanaya gerek kalmazdı, ekonomik kayıp olmazdı” diyor.
Çok şaşırıyorum.
Şaşkınlığımı kendince gideriyor,
“Gitsinler istiyorum ama bununla da olmaz” diyor.
Diğeri karşılık veriyor,
“Huzur yok, huzur kalmadı” diyor.
Hiç lafa girmiyorum.
Aynı şeyi ben de hissediyorum çünkü, “Huzur yok!”
560 milyarın ya da her ne kadarsa nereye gittiği çok önemli değil, adam huzur istiyor, keşke şantaj çekseydi Cumhurbaşkanı demeye getiriyor.
Diğeri de huzur istiyor.
Toplumda siyasete güven kalmamış, yargıya güven kalmamış, kimi yargının siyasallaştığını düşünüyor, kimi hırsızın siyasallaştırılarak sahiplenildiğini.
Hep bir karşı koyuş hep bir sahiplenme, herkesin durduğu yer kutsal, kimse putuna dokundurmak istemiyor.
Seslerini yükseltenler kendilerini forvet zanneden, oyunda bir hakem olmadığı için kural tanımayan galibiyete koşuyor.
Hukukun önüne siyaset, arkadaşlık, akrabalık, para, şöhret geçmemelidir.
Ben İmamoğlu’nun suçlu olduğuna inanıyorum,
Bu kadar büyük bir soyguna bunca zaman niye/nasıl göz yumulduğunu anlamıyorum.
Daha mı fazla çalınması beklendi, günahı daha mı büyük olsun istendi?
Adalet bir ambulans gibi olmalıdır, geç kaldığında hukuk katledilir.
Mesele müteahhit İmamoğlu’nun itibarı olsa hiç sorun değil, Türkiye’nin en büyük şehrinin, büyük bir seçmen kitlesinin, ana muhalefet partisinin itibarıdır.
Bu ülkedeki huzursuzluğun sebebi adalete olan güvensizliktir.
Bu ülkedeki huzursuzluğun sebebi, herkesin kendi hırsızını sahiplenmesidir.
Bu ülkedeki huzursuzluğun sebebi İmamoğlu başta olmak üzere her partide İmamoğlu tiyniyetindeki insanlara itibar edilmesidir.
Allah geçinden versin denilir ya,
Tayyip Bey sekaret halinde olsa bile Türkiye’nin başında olmalıdır ama Tayyip Bey’in gölgesi altında iş tutanların da birçok pisliği var.
Bir gün bir Susurluk kazası olur, bütün pislikler saçılır.
Benim edindiğim ilke şudur:
Hangi siyasi görüşten olursak olalım, önce kendi pisliklerimizden kurtulmalıyız.
Bugüne kadar hiçbir CHP’liyle davam olmadı,
AK Parti milletvekilleri ve belediye başkanlarıyla birer de değil onlarca davam oldu.
Öyle bir gün özlüyorum ki, insanlar tanıdıkları ya da tanımadıkları kişilerle oturup çay içerken güzel şeyler konuşsun.
Ben de huzur istiyorum;
hem de kendimi huzursuz ederek, bütün halkımız huzurlu olsun diye…
…………..
80 öncesinin devrimci büyüklerimize izninizle sonradan değinelim.
Ama onlara şimdilik şunu söyleyebilirim ki
Bu millet sizleri 50 yıl sonra bugün anladı.
Sizlerin davanız adına ortaya koyduğunuz cesareti yüreği bu millet yani bizim kuşak şimdi anladı.
Şimdi size saygı duyuyorlar
Belki bunu yüksek sesle dillendiremiyorlar ama sizi şimdi çok iyi anlıyorlar.
Bunu bilin yeter.
…………
Bugünkü yazımızı şu alıntı yaşanmışlıkla tamamlayalım mı?
……………….
Donmuş balık fabrikasında bir işçi çalışıyormuş.
Bir gün işini yaparken kazara dondurucunun kapısını kapattı ve kendini içeride buldu.
Kapana kısıldı, yardım için bağırmaya başladı, ama iş günü bitmişti,
Fabrikada kimse kalmamıştı.
Bu ürpertici gerçeklikle yüzleşince donarak ölmek üzere olduğunu fark etti.
Ancak, beklenmedik bir anda, güvenlik görevlisi dondurucu kapağını açtı ve hayatını kesin ve korkunç bir ölümden kurtardı.
 
 
Fabrika müdürü bekçiyi sorguladı:
"Hala içeride olduğunu ve diğerleriyle birlikte gitmediğini nasıl bildin?”
Bekçi cevap verdi:
"O hariç hiçbir işçi beni selamlamaz.
Her gün bana gülümsüyor ve nasıl olduğumu soruyor.
O akşamın sonunda kendisini ne gördüm ne de duydum.
Yani emindim ki hala fabrikada olduğunu.
Bulana kadar onu aradım”
………….
Bir selam verme
Bir hatır sorma
Bir gülüş ne kadar çok önemli değil mi?
Hayat ile kurtarıyor
 
GÜNÜN OKKALI SÖZÜ
Hayat terazisini görünmez iplerle kurar. Ne bir iyiliği unutur ne de haksızlığı affeder sadece bekler....
Sen kalbini temiz tut , yolunu doğru çiz. İnsan olmanın onurunu yaşa. Ve asla unutma insan yaptığı iyilik kadar büyür. Mesleğin gereği insanların beden sağlıklarına dokunacaksın bunun için minnettarız sen ve sen gibilere... Amaaaa insanların hayatına ve ruhlarına dokunmayı da asla unutma. İnsan ruhu nezaketle yumuşar anlayışla iyileşir, sevgiyle gücenir. Çünküüüü en derin izleri sessizce hissettirdiklerimiz bırakır.

 
NE ZAMAN ADAM OLURUZ?  
Bakkalda markette kasa önünde sıraya girmeyi ve beklemeyi bir kural bir saygı bir insanlık ölçüsü olduğunu idrak edebildiğimiz zaman daha iyi ADAM oluruz.