Yoğun bir hafta sonunun ardından dün haftanın ilk günü idi.
Şehir Ramazan nedeni ile öğle saatlerine doğru uyanmaya başlarken sanayiden esnaflarımıza işi rölantiye de götürürken Allah var oruç filan sabahın köründe görevlerinin başında olan kesim bürokratlardı.
Hani nerede ne zaman başımız sıkışsa yerden yere vurduğumuz bürokratlarımız yani kamu kurum ve kuruluşlarında çalışan memurlarımız işçilerimiz tavizsiz işlerini idare etmeden dört dörtlük yapıyorlardı.
Ramazan ayı içerisinde bugüne kadar hastanelerden okullarımıza, Nüfus Müdürlüklerimizden Tapu Dairelerine Belediyelere nereye gitsem herkes görevini en iyi şekilde daha sakin ve anlayışlı bir biçimde yapıyorlardı.
Resmi kurum kuruluş deyince siz değerli okurlarımızdan iki konuda büyük eleştiri aldım.
Neydi bunlar;
Birincisi Kadınlar Gününde niye kadınlar ile ilgili yazı yazmadın?
İkincisi;
14 Mart Tıp Bayramında niye sağlık ile ilgili yazı yazmadın?
………..
Evet herkes kendince haklı.
Ben de haksızım.
Ama her gün yerel yazı yazmaya çalışan bir gazeteci olarak (Yanılmıyorsam Türkiye’de hangi ilde olursa olsun yerel yazı yazan başka bir gazeteci de yokmuş) günlere göre yerel yazı yazma gibi bir alışkanlığım yok.
Niye?
Konya’da oturup da Tıp Bayramında sağlık sektörünü nasıl göklere çıkarayım?
Ya da eleştireyim?
…………..
Mesela 14 Mart Tıp Bayramında şunu yazabilirdim.
Konya Tabipler Odası Tıp bayramında muhteşem bir çalışma yaparak Dr. Ömerül Faruk Pekcan’a ŞEYH-ÜL ETİBBA plaketini törenle takdim etti.
.jpeg)
.jpeg)
Ben cahil ilk defa böyle bir unvan duyuyordum
ŞEYH-ÜL ETİBBA ne demekmiş?
………….
ŞEYH-ÜL ETİBBA o şehirde yaşayan en kıdemli hekime verilen isim imiş.
Tabiplerin Şeyhi anlamına geliyormuş.
Kadın hastalıkları ve doğum uzmanı Dr. Ömerül Faruk Pekcan 01.03.1931 Konya doğumlu.
.jpeg)
Konya Lisesi mezunu olup 15.12.1959 tarihinde Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesinden mezun olmuş
İhtisasını Ankara Doğum ve Çocuk Bakımevi Hastanesi’nde 1972 yılında tamamlamış.
Konya’da Hükümet tabibi, İl Sağlık Müdürü, Konya Doğum ve Çocuk Hastanesi Kadın Hastalıkları Uzmanı, Devlet Demir Yolları Kısım Hekimliği görevlerinde bulunmuş.
Evli ve üç çocuk babası olan sayın Dr. Ömerül Faruk Pekcan adına düzenlenen törende ödülünü oğlu ve aile fertleri almışlar
.jpeg)
Tabipler Odasının bu anlamlı ve tarihi töreni ile bende ömrümde ilk kez ŞEYH-ÜL ETİBBA diye bir şey duydum.
Bu olaya tanıklık ettim.
Ve değerli dostum şehir ve ülke adına eşi benzeri olmayan Eczacı Ahmet Pekcan’dan duyduğum değerli babasını da böylece ilk kez görmüş olduk.
.jpeg)
Tabipler Odasına bu tarihi tören için teşekkür ederim.
Şehrim ve bu şehrin eşsiz güzel insanları adına minnet duygularımı iletiyorum.
Ama aynı odadan şikayetçi olan bir doktor dostum da aynı gün bana şunları söylüyordu
“Bu odada yıllarca görev yaptım.
2 ay önce emekli oldum.
Eskiden bugünde yıl içerisinde emekli olan meslektaşlarımızla bir araya gelir bir plaket verir onurlandırırdık.
Bakıyorum da bizi ne arayan var ne soran?”
…………
Şimdi o gün bunu yazsam yazımızın başlığı gibi olurduk
“BU MİLLETE AKIL SIR ERDİRİLEMEZ”
…………
Dahasını söyleyeyim mi 14 Mart Tıp bayramında mesela bir profesör hanımefendinin bir hasta yakınının tehditleri sonucu ailesi tarafından nasıl koruma altına alındığını yazardım.
Bu da herkesi üzer
Herkesin canını sıkardı.
……….
Gelelim Kadınlar Gününe
Bu şehrin ve dünyanın en fedakar en cefakar elleri ayakları öpülecek baş tacı edilecek insanları şüphesiz ki analarımız eşlerimiz kızlarımız gelinlerimiz özetle KADINLARIMIZDIR
Kadınlarımıza övgüler düzmek için yaz yazabildiğimiz kadar.
Ama ne kadar gerçekçi olur?
Türkiye’nin en muhafazakar kadına dinen saygı gösteren şehrinde bile Kadın cinayetleri hepimizin malumu
O zaman BU MİLLETE AKIL SIR ERDİRİLEMEZ (!) değil mi?
………….
Aslında bugünkü yazımızın başlığı değerli okurumuz BİR BİLEN e aitti.
BİR BİLEN rumuzlu okurumuz dün şöyle yazıyordu
“Yav bu millete akıl sır ermez
Adam 20 milyonluk cipe biner mazota 1 lira zam gelecek diye kuyruk bekler
Öbürü 50 lira ucuza et alacam diye 150 lira benzin yakar
Diğeri dostuna 50 bine ev tutar aidatı faturası kartı benzini derken metres ayda 300-400 bin yer içer gezer
Evdeki hanımına bu masraflar arttı diye kızar bağırır
Çok garip bir haldeyiz vesselam
Ama olsun şahlanış başladı kimse durduramaz yola devam”.
……………….
Okurumuzun yazdıklarına değil cümlelerine kelimelerine değil her harfine şapka çıkartıyorum
Kimse kimseyi suçlamasın
Kimse kimseye bağırıp çağırıp erkeklik taslamasın.
Biz artık evrile evrile dindar Müslüman asil Türk milleti olma hüviyetimizden bu hale geldik.
Ben ısrar ve inatla kimseye kızmıyorum
O güç, o para kimin eline geçse aynısını yapar
Yapıyor da zaten,
KONYA’DA AÇIK GİYİNMEK YASAK(!)
Allah razı olsun(!) bu şehrin öyle güzel değeri var ki, her gün olmasa da haftada bir iki gün ulusal basında KONYA haberleri ile manşetteyiz.
İşte dünün ulusal basın bombası
“KONYA'DA KADINLARI HEDEF ALAN BİLDİRİ!
AÇIK' GİYİNENLERE ATEŞ PÜSKÜRDÜLER
Konya'da kendilerini "Milli Kuvvetler Hareketi" olarak adlandıran bir grup sokakta başörtüsü takmayan kadınlara, kapanmaları yönünde ifadelerin yer aldığı bildiriler dağıttı.
Grubun faaliyetleri rapor halinde duyurdukları da görüldü.
.jpg)
Kendilerini "Milli Kuvvetler Hareketi" olarak adlandıran bir grubun Konya’da eğitim hayatlarını sürdüren kadın öğrencilere ‘bildiriler’ dağıttığı ortaya çıktı.
öğrencilere sokakta yürüdükleri esnada tanımadıkları kişiler tarafından ellerine yazılı kağıtlar iliştirildi.
"AÇIK GİYİNMEK GÜNAH"
Söz konusu bildiride, dışarıda ‘açık’ giyinerek gezmenin günah olduğu ve ‘açık’ giyinmenin Afrika'nın ilkel kabilelerine özgü bir davranış olduğu savunuldu. Bildiride kapanmaları gerektiği yönünde uyarı maiyetinde ifadelere de yer verildi.
Söz konusu yazıda şu ifadeler yer aldı:
"Seni ve tüm varlıkları yaratan, cennetin, cehennemin ve hesap gününün sahibi olan Allah'ın adıyla
Sevgili kardeşim, şunu bil ki bu dünyada kim olursak olalım, nasıl bir hayat yaşarsak yaşayalım, hesap gününde Allah'ın huzurunda yalnız ve tek başımıza hesap vereceğiz.
Bu mektubu yazma sebebimiz, ne yazık ki giyim şeklindir. Hemen aklına şu gelebilir: "Özgür değil miyim, istediğim gibi giyinirim, soyunurum, kimse karışamaz". İçinde yaşadığımız devletin kanunları çerçevesinde evet haklısın ama bizi biz yapan değerler vardır güzel kardeşim ve bu değerler her zaman kanunlarla sınırlı değildir.
Örneğin bizler, tarihin neredeyse başından beri var olan Türk Milleti'yiz ve çok değerli bir örfe sahibiz. Ne yazık ki son yıllarda üzülerek görüyoruz; milletimizin tarihi boyunca asla yaşanmamış bir şekilde bayanlarımızın bir kısmı, vücutlarının büyük kısmını açıkta bırakacak şekilde giyiniyorlar.
Bu, açık bir hayâsızlıktır. Hayâ, utanma duygusudur ve doğuştan tüm insanlara verilmiştir.
Ancak, şort adı verilen külottan farksız bez parçaları, crop adı verilen bel üstünün büyük kısmını açıkta bırakan kumaş parçalarını vb. giyerek herkesin gözü önünde dolaşmak, bu hayânın yok olduğunu gösterir ki bu durum tam bir felakettir.
İşin bir de bizi yaratan Allah boyutu var. Şu an dünyada var olan 3 dinde de (İslam, hristiyanlık, yahudilik) örtünme emri vardır. Vücudunu teşhir edecek şekilde insanların arasında dolaşmak, sadece Afrika'nın ilkel, medeniyetten ve dinlerden uzak kalmış nadir kabilelerinde görülebilecek bir olayken ne yazık ki moda, özgürlük gibi kavramlar adı altında milletimizi dejenere ediyorlar ve çıplaklığı, teşhirciliği normalleştirmeye çalışıyorlar.”….
……………
Bu haberi yorumsuz geçiyor ve yarın inşallah birlikte olabilme ümidimizle günü noktalıyoruz.
GÜNÜN OKKALI SÖZÜ
Yavaş yavaş acele et
NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Anıt bölgesinde uygunsuz park yapmadığımız zaman daha iyi adam oluruz