TARIMIN KORKULU RÜYASI: İKLİM

Tarımla uğraşanların, köylünün, çiftçinin dilinde yıllardır hep aynı söz dolaşıyor: Tarımda tek bir diktatör vardır: İKLİM;

İlkbaharın son donları, hemen her sezon çiftçilerimizin korkulu rüyası oldu. Kuraklık, su kıtlığı, don, fırtına, sel hadiseleri tarım çalışanlarını etkilemektedir. Geldiği anda tüm emeği boşa çıkarabilmektedir. Yaşanan felaketin yalnızca çiftçileri değil tüketicilerimizi de doğrudan etkilemesi beklenmektedir. Rabbim cümlemizi her türlü afetlerden korusun. Âmin

Nitekim geçtiğimiz günlerde ülke genelinde hava sıcaklıklarındaki ani düşüşün yol açtığı zirai don ülke genelinde birçok üründe ciddi kayıplara yol açtı. Pek çok bölgede sıcaklık sıfırın altına düştü. İlk belirlemelere göre en az 36 kentte (Ziraat Odalarına göre 65 kentte) en az 16 ürün zirai dondan etkilendi. Zirai dondan etkilenen tüm çiftçilerimize geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum.

İç Anadolu'da kayısı, kiraz ve elma, Ege ve Trakya'da üzüm bağları, Karadeniz'de fındık çay, Çukurova'da narenciye bahçeleri, karpuz ve Doğu Anadolu'da badem, kayısı, ayva. Erken ekim yapılan pancar, ayçekirdeği.

Sıcaklığın en düşük olduğu saatler sabaha yakın saatler olup genellikle gün doğumundan hemen önce tavan değere ulaşmaktadır. Bu düşüş, gökyüzünün açık ya da kapalı olmasına, rüzgâr şiddetine, havadaki nispi nem oranına, yağışa, topografyanın güneşe karşı konumuna göre hızlı ya da yavaş olabilmektedir. Tarımsal üretiminde meydana gelen zararlar, genellikle bu aralıkta meydana geldiğinden, imkânı olan üreticilerimizin tedbirlerini bu zaman dilimi için planlaması, meydana gelebilecek zararı en aza indirecektir.

Don zararı bitkideki çiçek veya meyvenin genç sürgünlerinin 0°C nin altına düşen havanın etkisi ile zarar görmesidir. Meteorolojik tanımlara göre Hafif Don: 0°C ile -2.2°C arasında gerçekleşir. Genellikle hassas sebzeler ve çiçek açan bitkiler etkilenir. Orta Şiddette Don: -2.2°C ile -4.4°C arasındadır. Gece sıcaklığı eksi 15-17 derecelere kadar düştüğü için kuvvetli don hadisesi yaşandı. Ziraat odaları ve üretici birlikleri yaşananı bir afete benzetti. Çünkü bu durum üreticinin bir yıllık emeğinin boşa gitmesi demektir.

Konya’da büyük umutlarla gerçekleştirilen Konya Tarım Fuarı bir kez daha göstermiştir ki Dünya Tarım sektöründe ve gıda güvenliğinde Türkiye ve özellikle Konya sanayici bende söz sahibiyim demektedir. Ancak daha öncede yazdığım gibi tarım sektörüne yönelik üretim yapan sanayi ürünleri ne kadar gelişirse gelişsin, tarım çalışanlarının ekonomik gücü yoksa ürettiklerini satamıyorsa ve tarlasından verim alamıyorsa kısacası üretim yapamıyorsa piyasa durur.

Ülkemiz düzeyinde ürün kaybına neden olan en önemli faktör iklim koşullarıdır. Son yaşanan don hadisesi de bunu doğrulamıştır. Siz istediğiniz kadar iklim kanunu çıkarın, istediğiniz kadar destek verin, meteorolojik afetleri durduramazsınız. Sadece zararlarından korunmak için önlem alabilirsiniz. Tabii ki Meteoroloji Genel Müdürlüğü uyarılarını ciddiye alırsanız.

İçinde bulunduğumuz çağda teknolojik gelişmeler yapay zekâya kadar uzandı. Hemen her sektörde daha az yatırım daha fazla kazanç için çalışmalar hızla ilerliyor. Küresel sermayenin emelleri uğruna maalesef tarıma hançer sokuluyor. Tarım alanları imara açma, enerji, madencilik, turizm yatırımları uğruna elden çıkarılıyor. Elimizde kalanlarında da ya dolu ya fırtına, ya da sel zararı ile verim düşüklüğü yaşanıyor. Peki, ya sonra?

Öte yandan, küresel ısınma ile birlikte dünyanın ortalama sıcaklığı artmaktadır. Yapılan araştırmalar gösteriyor ki ortalama sıcaklıktaki 1 derecelik artış, insanları besleyen besin maddelerinin başında gelen buğday, pirinç ve mısır veriminde yaklaşık % 10’luk azalmaya yol açıyor. Yani tarımsal faaliyetlerinde, tarım ürünlerinin de geleceği iklim koşullarına bağlıdır.

Biz biliyoruz ki; tarım gıda güvenliğimizin sigortasıdır. Dünyanın her gün değişen gündeminde pek öne çıkmasa da son yıllarda yaşanan çevre sorunları ve iklim değişikliğinin de etkisiyle gıda güvenliği konusu başta Birleşmiş Milletler olmak üzere her platformda gündeme gelmektedir. Türkiye’de de durum aynıdır.

Tarım alanlarımıza ve tarım çalışanlarına gözümüz gibi bakmalı, korumalı ve kollamalıyız. İklim değişikliğinden etkilenen sadece üreticilerimiz değil tüketicilerde nasibini alacaktır. Tarım yoksa buğday yok, buğday yoksa ekmek yok, ekmek yoksa açız. Çiftçimizin meteorolojik koşullardan tedirgin olduğu şu günlerde onları birde ekonomik çaresizliğe mahkûm etmeyelim. Kalın sağlıcakla.