Güne Büyükşehir Belediyesi’nin FENNİ FIRIN’ında başladık.
Tabii ki Başkanım Uğur İbrahim Altay ile
.jpeg)
Fenni Fırın’ın Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Gümrah ile Başkan Altay ve basın mensupları ile unların fabrikaya girişinden tutun sıcacık elimize alıncaya kadar ki el değmeden ve Türkiye’nin en temiz en teknolojik fırınını ikinci kez gezdik.
Çünkü ilkine göre bu kez kapasite daha da artırılmış
Tesis büyütülmüştü.
Başkan Altay, burada günlük ekmek üretiminin 150 bine ulaştığını söyleyerek “9 adet 30 tonluk paslanmaz çelik silolarda depolanan unlar, el değmeden hamur haline getirilip 33 metrelik tünel fırınında pişiriliyor ve yine el değmeden paketleniyor. Ayrıca, günlük olarak 90 bin sandviç ekmeği ve 25 bin simit üretiliyor” diyordu.
.jpeg)
Gezerken başkanın anlatmadığı ama benim dikkatimi çeken bir şey daha gördüm.
Uğur Başkan unundan etinden turizmine kadar Konya Büyükşehir Belediyesi ne iş yapıyorsa ne üretiyorsa önceliğini YEREL markalara veriyor.
Ve bunda da asla tek marka ya da belirlenmiş markalarla çalışmıyor.
Yasal olan tüm Konya markaları ile çalışarak alan sektör ne ise onların tümünü kucaklıyor ve herkese eşit yaklaşıyor.
Herkesi kucaklıyor.
Dün Fenni Fırın’ın girişinde dikkatimi çekende buydu.
Kullanılan unların markalarına baktım.
Ne kadar Konyalı firma varsa hepsinden un vardı.
Biliyor musunuz aslında burada fikir hedef ve işleyiş o kadar önemli ki.
Mesela bizim uncularda bu konuda hiç TIK var mı?
Yok.
Neden?
Büyükşehir hepsini eşit olarak kucaklıyor da onun için.
Fenni Fırın’ın, Türkiye’nin en modern fırın tesislerinden birisi
Ve yine Uğur Başkan bir şeyin altını çiziyordu
“İnsanımızın vazgeçilmezi olan somun ekmek, ekşi maya, tam tahıllı ekmek gibi çeşitlerde üretim yapmaya devam ediyoruz. Simitlerimiz 5 TL, simit-çay ve simit-ayran menülerimiz ise 10 TL’den satışa sunuluyor”
………..
Ha bu rakamlarda önümüzdeki günlerde küçük bir artış olur mu?
Olur.
Başkan burada yine ilk gün söylediğini bugün tekrarlıyordu
“Biz istersek burada 1 milyon ekmek üretiriz.
Ama bizim hedefimiz sektördeki iş veren ile işçi ile ya da sektörün diğer paydaşları ile yarışmak değil.
Biz sadece ekmekten simide kontrol noktası oluyoruz” diyordu.
Ve de doğruyu yapıyordu.
Bu konuyu birkaç defa yazdım
Hatta fotoğraflı olarak paylaştım.
Büyükşehir’in ekmek büfelerinin önündeki kuyrukları jeeplerinden inen insanların nasıl kuyruğa girdiğini yazdım.
Bu iş ekmeğin ucuzluğundan değil kalitesinden ve hijyeninden yani güvenden kaynaklanıyordu
BURAYA EN KISA
ZAMANDA EL ATILIYOR
Dün burası ile ilgili olarak hukukçu bir abimizin bize gönderdiklerini paylaşmıştık.
Dün sabah da şu farklı fotoğraflar geldi
.jpeg)
.jpeg)
.jpeg)
“SA. Kıymetli abim
Hayırlı Cumalar.
Allah kolaylık versin.
Bunları sizinle paylaşmak isterim.
Buranın gerçekten bakım zamanı geldi de geçti bile.
Böyle şey olur mu Allah aşkına?
Bizlerin en hassas noktası şehit ve gazilerimiz.
Abi bu fotoğrafları çekeli 2-3 hafta oldu.
Arapça yazı yazmışlar ne olduğunu anlayamadım.
Konuya değindiğiniz için teşekkür ederim.”
……………
Bu konuyu dün sabah Uğur Başkanın yetkili ve etkili isimlerine birebir ilettim.
“Derhal müdahale edelim” dediler
Hem siz değerli okurlarımıza hem de duyarlı yöneticilerimize huzurlarınız da teşekkür ederiz.
“BENİM OKEYCİ
BAŞKANIM MI?”
İnanın benim günahımı alıyorsunuz.
Size hep diyorum
Gelin benim günahımı almayın
Benim günahım çok(!)
Bir okurumuz Ak Parti İl Başkanı Sayın Fatih Özgökçen’in kendi sosyal medyasından paylaştığı bu fotoğrafı almış bana gönderiyor ve
.jpeg)
“Al çok sevdiğin övdüğün okeyci Başkanın” diyordu
Yahu.
Bunda ne var ki
Okey oynamak suç mu?
Günah mı?
Bir de bana göre sadece okey oynamakta olan gençlere dokunma adına masaya oturmuştur diye düşünüyorum
Şunun bir kez daha altını çizelim.
Fatih Başkan güçlü bir hukukçu bizim kendisini savunmamıza gerek yok zaten
İkincisi Fatih Başkan Konyaspor döneminde belli bir kesim tarafından linç edilirken hep yanında oldum
Niye?
Çünkü spor kamuoyunun bilmediği inanılmaz işleri tere yağdan kıl çeker gibi alıyordu
Spor bu.
Skora göre ya başlarda taşınırsınız ya da taşlanırsınız.
…………
Fatih Başkan şimdi AK Partinin başında.
Ve hala inanamadığım şekilde yüksek performansla enerji ile her insana dokunma adına çalışıyor.
Onun için Konyaspor döneminde yapılan yanlışlar burada da yapılmasın derim.
Başkan aynı gün kabir ziyareti de yapmış hastane ziyareti de.
Olaya genel pencereden samimi bakmak da fayda var derim.
Bu şehir bizim.
Bu ülke bizim
İyi bir şeyler olursa hepimiz iyi oluruz.
Aksi takdirde sıkıntı hepimiz için büyük ya da küçük kaçınılmaz olur.
Ve en büyük sıkıntıyı da en çok ezilenler çeker
SABİT HORASAN
ABİMİZE GEÇMİŞ
OLSUN DİYORUZ
Konya spor basının duayen isimlerinden yerel basının çilekeş abisi ve uzun süre Ulusal basında temsilcilik yapan büyüğümüz Sabit Horasan gözünden ikinci kez ciddi bir operasyon geçirmiş
.jpeg)
Bizde Sabit abimize bu vesile ile bir kez daha geçmiş olsun dileklerimizi ileterek acil şifalar diliyoruz.
ZENGİNLİĞİMİZ
Benim değerli biricik Recep abim bize şunu göndermiş
Okuyalım ve hafta sonunu kendi adımıza güzelliklerle geçirelim inşallah
…………….
Bayıldım Adnan POLAT’ın söyleşisinde...
Umarım herkes okur...
Zenginliğimizi...
……………
Bir Rum arkadaşıma sevimli bir kız soruyor:
“Biz İstanbul’a 1984’te geldik.
Siz ne zaman geldiniz?”
Arkadaşım sakince cevaplıyor
“3000 yıl önce.”
Bu hayatın bizim gibi farkına varmadılar, bunun hazzını çıkaramadılar.
Bir Rum evinden gelen bir tepsi musakkaya karşılık annenin gönderdiği bir Anadolu mantısı ya da bir Ermeni evinden gelen midye dolma ve buna karşılık bir koca tabak baklava.
Zeytinyağlıyı, balığı Rumların elinden,
Dolmaları topiği Ermenilerin elinden,
Hamuru Türklerin, eti Kürtlerin elinden yiyeceksin.
Elden ele, komşudan komşuya, cenazede, mutlulukta, bayramda bunlar paylaşılırdı ve bunun farkına varırdın.
Tabii yemekler, tatlılar.
Bu renkler gitti, tatlar gitti, komşulara dağıtılan irmik helvaları, paskalya çörekleri, yumurtalar…
Mesela dedem hacıydı ama Paskalya zamanı yumurta tokuştururdu benim arkadaşlarımla, yılbaşında başına kukuleta takardı, yılbaşı kutlanırdı..
Ama Kandil’de de radyo başına geçilip Kandil dinlenirdi.
Mevlitlere gidilirdi, kilisedeki düğünlere giderdi bu hacı hocalar, anneanneler.
Yakın biri öldüğü zaman bizim mevlit olurdu
Rumlar, Ermeniler, Yahudiler başörtüsü takıp bizim eve gelir, duaya katılırdı.
Bu dünya, bu söylediğim şeyler hayat kaybı değil midir?
İster Arap olsun ister Kürt olsun ister Türk olsun, Rum, Ermeni, bu medeniyetler, burada yaşayan kültürler, bunların hepsi yetiştikleri yerin iklimine göre davranmıştır.
Adam bir yere köy kuruyor, rüzgârı nerden alacağını, sabah güneşinin nereye geleceğini, köyün evlerinin yüzünün nereye bakacağını hesaplıyor.
Sahip olmak bu demektir, yoksa dünyada toprak herkesindir.
Sınırsız bir dünyaya inanıyorum ben.
Benim yerleştiğim, köklerimin yerleştiği bir yer varsa köklerim o topraklara, o denizlere göre hareket ediyor.
Sen bu kökleri, o tohumları yok edersen, yerinden yurdundan edersen ve onun yerine benimkiler geçsin dersen dünya harikası bir caminin dibine gökdelen koyarsın.
Yahu Şirince’de dünyanın en güzel zeytinlerinin olduğu yere Mübadeleyle gelen insanlar tütüncü.
Zeytin ağacı hiçbir şey ifade etmiyor.
Ama bir Anadolu Rum’u için zeytin ağacı onun ayrılmaz parçası.
Oraya yerleştirdiğin adamsa bundan hiçbir şey algılamıyor.
Kim mutlu oldu lanet Mübadeleden ne Müslümanı ne Hristiyan’ı.
ANADOLU KURUDU.
Koskoca üzüm bağları, incirler, yemişler, meyveler, her şey kurudu, beton oldu.
Dünyanın her yerinde bütün işgaller, savaşlar, bütün yer değiştirmeler aynı zamanda hayatın tadına karşı da yapılmıştır.
Hepsi dindar, hepsinin dinleri var.
Eğer ALLAH’a inanıyor ve tapınıyorlarsa bence bu ALLAH’a yapılmış en büyük ihanettir.
Çünkü herkes başka bir dünyada daha rahat edeceği endişesiyle ibadet ediyor oysa dünya denilen yer bir cennet.
Sen bu yaşadığın cennete ihanet edersen, öbür tarafın hangi kurgusuyla uğraşacaksın?
GÜNÜN OKKALI SÖZÜ
Ben öküzden korkarım çünkü onun silahı var ama aklı yok
NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Şehir merkezinde moto kuryelerimiz biraz sakin ve biraz da korktukları zaman daha iyi ADAM oluruz.