TBMM’nin gündeminde olan “İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ KANUNU TASLAĞI” hakkında kamuoyu yeterince aydınlatılmadığı için Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı web sitesinde Türkiye’nin ilk İklim Kanunu ile ilgili merak edilen 14 soruyu yanıtladı. Buna göre. “20 madde, 2 geçici madde ve 3 farklı kanunda değişiklik içeren kanun teklifi ile iklim değişikliğiyle mücadele yasal zemine kavuşturulacak; İklim değişikliği kaynaklı afetlerin yıkıcı etkilerine karşı dirençli şehirlerin oluşturulması, yenilenebilir enerji kaynaklarının teşvikiyle doğa dostu üretim, biyoçeşitlilik ve yeşil alanların korunması sağlanacak. Su ve gıda güvenliğinin artırılması için alınması gereken tedbirler yasal düzenleme altına alınacak….”
Kulağa çok hoş gelen ifadeler değil mi? Tüm bunlara kim karşı çıkabilir ki?
Peki aynı Bakanlık, henüz bakanlık kurulmadan önce 11.08.1983 de Devlet Bakanlığına bağlı çevre Genel Müdürlüğü tarafından çıkarılan ve günümüze kadar pek yönetmelikle desteklenen ve yine pek çok madde değişikliği ile güncelleştirilen 2872 sayılı Çevre Kanunu hakkında bilgisi yok mu? Tabii ki var. Mevcut kanun yukarıda ifade edilen yasal tedbirleri almaya yetmiyor da yeni bir yasaya neden gerek duyuluyor ki?
Uluslararası antlaşmalar gereği iklim değişikliği ile mücadele kapsamında önce Çevre ve Şehircilik Bakanlığının adına İklim Değişikliğini ekledi. Bakanlık bünyesinde İklim Değişikliği Başkanlığı birimi kuruldu. Bakanlık bünyesindeki çevre ile ilgili Genel Müdürlüklerin bazı görevlerini bu başkanlığa kaydırdı. Söz konusu Başkanlıkta ne yapsın hemen bir kanun tasarısı hazırladı, geri çevrilmeyecek süslü ifadelerle tasarıyı tamamladı ve yasalaşması için meclise gönderdi. Eminim ki; Yasaya evet diyecek milletvekillerimizin pek çoğunun yasanın içeriği hakkında bilgisi olmadığını düşünüyorum. Hâlbuki şimdi lütfen dikkat edin:
Mevcut 2872 Sayılı Çevre Kanunun amacı, “Bütün canlıların ortak varlığı olan çevrenin, sürdürülebilir çevre ve sürdürülebilir kalkınma ilkeleri doğrultusunda korunmasını sağlamaktır. (Md 1)” Bu amaca yönelik ilkeler arasında; “iklim değişikliği ile mücadele edilmesi için uyulması zorunlu standartlar ile vergi, harç, katılma payı, yenilenebilir enerji kaynaklarının ve temiz teknolojilerin teşviki, motorsuz veya elektrikli araçların teşviki, emisyon ücreti, kirletme bedeli ve kirliliğin önlenmesine yönelik teminat alınması ve sera gazı emisyonlarının takibine yönelik karbon ticareti gibi piyasaya dayalı mekanizmalar ile ekonomik araçlar ve teşvikler kullanılır.” ( Md.3/ h) ifadeleri yer almaktadır.
Şimdi birde gündemde TBMM de görüşülen iklim Kanun Tasarısına bakalım:
MADDE 1- (1) Bu Kanunun amacı; yeşil kalkınma vizyonu ve net sıfır emisyon hedefi doğrultusunda iklim değişikliğiyle mücadelede sera gazı emisyonlarının azaltılmasını, iklim değişikliğine uyumu ve bu hususlara yönelik planlama ve uygulama araçlarını düzenlemektir.
(2) Bu Kanun; sera gazı emisyonlarının azaltılmasına ve iklim değişikliğine uyuma yönelik faaliyetler ile bu faaliyetlerin gerçekleştirilmesine ilişkin planlama ve uygulama araçlarının yasal ve kurumsal çerçevesinin usul ve esaslarını kapsar.
Yukarıda 2872 sayılı Kanununun çıkış amacında da bunlar yer almıyor mu? Yani iklim Kanunu ile yapılmak istenenlerin pek çoğu 2872 sayılı Çevre Kanunu kapsamında yer almaktadır. Bakanlık elindeki yetkileri uygulamakta zorluk mu çekiyor ki yeni bir kanuna ihtiyaç var?
İKLİM Kanunu ile getirilmek istenen Emisyon Ticaret Sistemi ve Karbon Piyasası işin ekonomik yanı ve uluslararası Emisyon Ticaretine zemin hazırlayacaktır. Atmosferi kirleten ülkeler kirletmeyen ülkelere para vererek karbon emisyon kotası satın alabilecekler. Yurtiçinde de karbon üreten herkes bedelini ödeyecek. Daha açık bir ifadeyle toplumun hemen her kesimi, tarımdan sanayiye, ulaşımdan turizme tüm sektörler ve bakanlıklar bundan sonra bu kanunla hareketlerini sınırlayacak yeni bir yol haritasına geçilecektir.
Bu kadar geniş yetkinin verildiği 2872 sayılı Kanun varken İKLİM kanununa gerek var mı? Sayın milletvekillerimizin konuyu bir de bu açıdan değerlendirmesini ve ona göre el kaldırmasını bekliyorum.
Yapılması gereken pek çok konuda olduğu gibi yine 2872 sayılı Kanuna istinaden “İKLİM DEĞİŞİKLİĞİNE UYUM YÖNETMELİĞİ” adı altında yeni bir yasal düzenleme yapılması bununda işin uzmanları Akademisyenler ve Sivil toplum temsilcilerinin ortak mutabakatı ile olması en akılcı yoldur.
Lütfen TBMM de görüşülen kanun tasarısını geri çekin. Kalın sağlıcakla.