Uzayan Kol Bizden Olmasın

Milletçe bir haller oldu hepimize; konuşamıyoruz, fikre fikirle karşılık vermek asla söz konusu değil; bağıran kazanıyor, algı kazanıyor; sanal alem hakaret dolu. Temel ile Dursun’un sayısız fıkrasından “son arzu “fıkrası gibi olduk; ikisi de idama mahkum olmuşlar, son arzusunda Temel “anamı görmek istiyorum” demiş ve Dursun son arzusunu açıklamış “Temel anasını görmesin”. Kendi değerlerimizi yok etme meraklısıyız. Atatürk “sporcunun zeki, çevik ve akıllısı” demiş gelin en adil olması gereken spor alemine bakalım. Mustafa Denizli. Avrupa maçları öncesi “şansımız yüzde elli bir” kavramını ilk ortaya koyan teknik adam, Fenerbahçe Galatasaray ve Beşiktaş ile Süper Lig Şampiyonlukları yaşadı, hadi rakip gördüğümüz takımın başındayken neyse de Milli Takım Teknik Direktörü iken “içimizdeki İrlandalılar” terimini kullanmak zorunda kaldı saldırılar karşısında. 30 Nisan 1997 tarihinde Türkiye-Belçika maçı sonrası bir meşhur amigonun uçan kafasına maruz kalmıştır kendisi. Fatih Terim sayısız şampiyonluk dışında UEFA Kupası kazandırmıştır ülkeme ama Galatasaray camiasında bile yok edilmeye çalışılmıştır. Şenol Güneş Dünya üçüncüsü olan Milli Takım Teknik Direktörü idi ama bu başarı bile “birinci olmamamızın sorumlusu” eleştirileri arasında kaldı. Sergen Yalçın ilk yılında tüm kupaları topladı, ertesi sezonun sonunu göremedi. Hamza Hamzaoğlu 2014-15 sezonunda Galatasaray’ın başında hem lig hem de kupa şampiyonlukları kazandı, üç kupa kazandığı Galatasaray’da ertesi sezonun sonunu göremedi. Aykut Kocaman kupayla gitti ama kupa bile eleştirileri önlemedi hem de Fenerbahçe’nin en zor yıllarında. İsmail Kartal tarihin en yüksek galibiyet oranı yakalayan hoca olarak veda etti Fenerbahçe’ye. Teknik Direktörlerimiz elbette rekabet edecek ancak rekabet gizli alt oyma, kötüleme yarışına dönerse olan kendilerine ve Türk futboluna oluyor kusura bakılmasın. Bir zamanlar yerli teknik adamların hakimiyetinde olan Süper Lig takımları başındaki yabancı teknik adam sayısı giderek artıyor, üç büyüklerin başında tek yerli teknik adam Okan Buruk. Türk futbol tarihinde ülkemde görev alan sayısız dünyaca meşhur teknik adam oldu, Jose Mourinho ilk değil, son da olmayacak. Aragones (2008-09 Fenerbahçe),Löw (1998-99 /2002 Fenerbahçe, 2001 Adanaspor), Lucescu (2000-02 Galatasaray;2002-04 Beşiktaş),Feldkamp 81992-93 Galatasaray, 1999 Beşiktaş), Baric (1997-98 Fenerbahçe), Hiddink (1990-91 Fenerbahçe), Toschack (1997-99 Beşiktaş), Tigana (2005-07 Beşiktaş), Bosque (2004-05 Beşiktaş), Zico (2006-08 Fenerbahçe) bunlardan bazıları. Hepsi tarih oldu bir türlü. Mourinho ülkeme sayısız başarıdan sonra geldi, ülke futboluna katkı umduk, umuyoruz, bence katkı sadece Fenerbahçe şampiyonluğundan ibaret değil. Sezon başı, ilk imzalar atıldı ve zamanın Bodrumspor hocası İsmet. Taşdemir hocanın başarılarından söz ettikten sonra “elbette mücadele edeceğiz, karşımızda Mourinho var diye kenara çekilecek değiliz” dedi, çok güzel bir sözdü ama linçe uğradı adeta. Eski milli futbolcu, şimdinin yorumcusu, her an yeniden teknik direktör olma potansiyeline sahip Ümit Özat rakip tüm hocalara hitaben “Mourinho bunları donunda asar/ Mourinho yenilmez” veciz sözlerini ifade etti yorum yaptığı kanalda ve hiç tepki görmedi. Mourinho -Okan Buruk mücadelesi galibi şu ana kadar Okan Buruk. Malum burun sıkma olayı sonrası bile herkes kendi takımının hocasını savundu. Maalesef fair play ruhuyla hareket etmesi gereken, örnek teşkil eden eski futbolcu/teknik adam yorumcular bile geçmişte formalarını giydikleri kulübün adeta taraftarı imiş gibi yorumlarla saldırdılar karşı taraf gördükleri hocaya. Bunlar bence “uzayan kola” saldırı, “kendi meslektaşlarına gereksiz saldırı” “kendi taraftarlarına şirin görünme çabaları” Kimse ne nedenle olursa olsun bir diğer teknik adama fiili saldırıyı savunmanın doğruluğunu anlatamaz kusura bakılmasın. Herkes bir gün gidecek, biz bizle kalacağız güzel ülkemde. Sansasyonel sözlerle gündem olsanız da ezeli rekabet-ebedi dostluk kavramına uyanlar; fair play ruhunu muhafaza edenler iyi yazılacak tarihte. Bırakın uzayan kollar bizden olsun, kendi insanımızı taltif edelim, rekabet ve mücadele kurala uygun olsun.