Bizim halimiz yani orta gelirli, dar gelirli, sabit gelirli, asgari ücretli, emekli ve işsiz insanımızın durumu içler açısı hâl almaya devam ediyor.
Biz tam kendi derdimizde kendi yağımızla nasıl kavrulabiliriz diye hesap içerisine girmeye hazırlanırken bir Amerika bir de Trump çıktı başımıza
Bende düne kadar sizin gibi
“Bana ne Amerika’dan bana ne Rusya’dan
Daha da beter olsun ….” diyordum.
Yalnız dün o kadar sıkıntının arasında uyandım
Meğer bunların çekeceği sıkıntı bizi direk bağlıyormuş.
Covitten sonra dünya piyasaları inanılmaz bir çöküntü içerisine girmiş.
Bunun sebebi ne imiş diye dün biraz kurcalamaya çalıştım.
Özetle şöyle imiş.
Yani okuduklarımdan ve dinlediklerimden şunları yazabilirim
“Ticaret savaşı büyüyor
Büyük bir belirsizlik varmış
Amerika piyasaya en kuvvetli kozunu koymuş.
Trump gümrük vergilerini açıkladığı zaman
“Ticaret açığımız olan ülkeler ve kur ile oynayan ülkeler var” diye de birilerini ima etmiş.
Onlara posta koymuş
“Sen artık kurunu benim dolara karşı ucuzlatmam.
Bende dünyaya mal satacağım
Ben de para kazanmak istiyorum” demiş.
Sözüm ona, o gece bende ekranlardan konuşmayı canlı izledim şovu takip ettim ama demek ki anlayamamışım.
Çin yine arkadan dolanmış önden dolanmış.
Buna şimdilik karşılık veriyormuş
Amerika’da gerçekten enflasyonu düşürmek istiyor mu?
Çünkü Amerika’nın borcu çok yüksekmiş
FED faiz indirimi yapar mı? Kimse kestiremiyormuş
Ekonomi yavaşlatacakmış.
Amerika yönetimi borçluymuş.
Bu borç yükünü azaltmak için parasının gücünü kaybetmesini istemezmiş.
Amerika artık zayıf yani ucuz dolar istiyormuş
OPEC Amerika’ya sadakatini gösteriyor
Petrol fiyatlarını indiriyormuş
Bu Amerika’da enflasyon oranını düşürürmüş
Trump’ın başkanlık görevi süresi boyunca OPEC desteğini sürdürmeye devam edecekmiş.
Trump’ın seçim sloganı petrol arzını artıracaktı
Şimdi 3 milyon varil günlük artıracakmış
Bunu silah olarak kullanacakmış.
Yatırımcılar bu süreçte zararlı çıkıyorlarmış
2026 da Amerika’da ara seçimler var
Trump bu seçimlere bu kriz ile girer mi?
Tabi ki girmez.
Bu acı reçeteyi hemen uygulamaya başladı ki seçimlere kadar işler rayına otursun
Önümüzdeki sene Amerika bunu yavaşlatacak
Amerika bankacılık sektörünü gevşetebilirmiş.
Seçim için yani Trump’ın kazanması için bu şart imiş
Wall Street 2 günde 6 trilyon dolar eridi diyormuş”
…………..
Mış…mış…mış…
Diyeceksiniz ki
“Bize ne be Özteke?”
Yoooo kazın ayağı hiç de öyle değil.
Bize ne diye bir şey yok,
Dünya köy oldu artık
Amerika bizi direk ilgilendiriyor
Rusya direk midemize oturuyor
DÜN NE DEDİK ELEKTRİĞE ZAM GELDİ,
Yandık dedik değil mi?
Niye dedik bunu?
Kendimiz için söylemedik.
Size sık sık söylerim yaaa
…………………….
Ben eve ekmek dahi almam.
Dün Uğur Kaleli abimizsin babası, Selçuk Aydınalp abimizin kayınpederi çok sevdiğim saydığım duruşlu inançlı ADAM gibi ADAM Hüseyin Kaleli abimizin cenaze merasimi sırasında Ticaret Borsası Başkanı Hüseyin Çevik ve ekmek sektörünün marka ismi lokomotiflerinden Mazlum Mutluer abi ile ayaküstü görüştük.
Bayram sonrası bizim mahalli gazetelerden bazıları ekmek zamlandı diye yazmıştı.
Bende Konya’da ekmek 11 TL oldu sanıyordum
Meğer şehrimizde vatandaşı düşünen bu isimler hala Konya’da zamlı tarifeyi uygulamaya başlamamışlar.
Peki ne zaman zamlı ekmek almaya başlarız?
Ya da elektriğe yapılan yeni zam fırıncıları ekmek üreticilerini etkilemeyecek mi?
Ekmeğe yapılan bu zam insanlarımızın tüm iyi niyetine rağmen yeterli olur mu?
Alın size zıkkım ekonominin Amerika Çin AB bilmem ne savaşlarının bize kalan artıkları.
Dün yazmıştık değil mi?
Dünya’da filler tepişiyor bizim gibi garibanlar çimler gibi hep eziliyoruz.
KONYA’NIN BİR DEV
ÇINARI DAHA GİTTİ
Dün Konya bana göre yaşayan bir efsanesini duruşlu ADAM gibi BİR ADAMI, koca yürekli BİR EĞİTİMCİSİNİ örnek bir insanı Konya timsali güzel bir insanı kaybetti.
Dün Hüseyin Kaleli abimizi dualarla uğurlandık
Konya eğitim ve siyasetinin önemli isimlerinden Hüseyin Kaleli vefat etti. 94 yaşında vefat eden Kaleli’nin cenazesi Uluırmak Camiinde kılınan öğle namazını müteakip Uluırmak Mezarlığına dualarla defnedildi.
1931 yılında Çumra’da doğan ve öğretmen olarak çalışmaya başlayan Kaleli 1977-1980 yılları arasında TBMM 16. Dönem Konya milletvekili olarak Meclis çalışmalarında bulundu.
Konya Ticaret Borsası önceki dönem başkanı ve önceki dönem Konya Milletvekili Uğur Kaleli’nin babası olan Hüseyin Kaleli evli ve iki çocuk babasıydı.
Rahmetli Hüseyin abimiz ile belki de en son ve en uzun söylemişimizi yapmıştık.
Dün onu bir kez daha okudum.
Bazı bölümleri de sizlerle paylaşmak istedim
Rahmetliyi daha iyi anlayabilmeniz için
KUYUCU HÜSEYİN’İN TORUNU OLARAK BİLİNİRİM
Hüseyin Kaleli’den hikâyesini anlatmasını istiyoruz. O da çok eskilere uzanarak başlıyor anlatmaya:
Dedem Hüseyin vakti zamanında sulu kuyuya düşmüş. Babamın kuyuya düştüğünü görünce oradan geçenler dedemi kuyudan çıkartmışlar. Ve dedemi öldü diye kuyunun kenarına koymuşlar. Orada askerde iken sağlık memurluğu yapan biri geçiyormuş. Kuyunun başında kalabalığı görünce “orada ne oluyor” diye gelmiş ve bakmış ki kuyudan çıkartılan bir adam yerde yatıyor. Dedemi “ayaklarından çekin kaldırın” demiş dedemi çekip yukarı doğru kaldırınca dedemin ağzından burnundan sular boşalmış ve dedem canlanmış. Dedeme de ondan sonra Kuyucu Hüseyin demeye başlamışlar ve dedemin lakabı bu olarak kalmış. Babam Kuyucunun Hasan olarak bilinir. Ben de dedemin adını aldım; bana da Kuyucunun Hasan’ın oğlu derler. Anne tarafına ise türcalmanlar denilir bu ailenin ileri gelenleri köyün varlıkları insanları imiş.
BACAKLARIMIZDA DON YOKTU
Bizim köyler o zamanlar bu zamanki köyler gibi gelişmiş köyler değildi. Fukaralık vardı, bacaklarımızda don yoktu, entari ile gezerdik ilkokula gidinceye kadar. Vakitlerimiz genelde oyunla geçerdi. Arkadaşlarım ile çocuklarla çelik çomak, kayık, körebe, gile gibi oyunları oynardık. Bu oyunlar çoğu zaman yalınayak oluyordu; ayakkabımız yoktu. Mali durumumuz iyi değildi. 1938 yılında ilkokula başladım ve 1943 yılında köyün ilkokulunu bitirdim.
ANNEM ÖLMÜŞ AMA NEDEN ÖLDÜ
NASIL ÖLDÜ HALA BİLMİYORUM
Anamın yüzünü hayal mayal hatırlıyorum. 1941 yılında annemi kaybettim, kız kardeşlerim benden iki yaş daha küçüktüler. Ben hamur yoğurdum, kız kardeşim saçta bazlama pişirdi. Anamın ölümü hala neden oldu, nasıl oldu hatırlamıyorum. Babam anamı Konya’ya getirmişti; karlı bir gün Aralık ayı olabilir. Babam geldiğinde karda tipide kalmış bir vaziyette, donma durumuna gelmiş olarak ocağımızın başına geldi. Ama ocağın başında sızlanmaya başladı, hemen dışarıya çıktım. Kar getirdim, babamın ayaklarını ellerimle ovdum. Yatırıp üzerine yorganı attım ama babama ateşi göstermedim. Birkaç gün sonra babama “anneme ne oldu, annem nerede kaldı, şimdi nerede” filan diye sordum. Babam “gelecek” filan dedi ama babam birden dayanamadı, ağlamaya başladı. Biz de bilmeden babamla birlikte ağlamaya başladık ama en sonunda “anneniz öldü ve Uluırmak mezarlığına koyduk” dedi. Bu bize çok acı geldi, perişan olduk. Bu arada birkaç analık geldi, içinde yaramaz insanlar ortaya çıktı, kardeşlerim ile sıkıntılar çektik.
40 GÜN İÇİNDE OKUMA YAZMAYI ÖĞRENDİM
Köy ilkokulunda okudum. Önce kayıtsız gittim. Yaşım küçüktü, entari ile okula gittim. 40 gün içinde okuma yazma öğrendim. Bir gün okula müfettiş gelecekti ama benim yaşım küçüktü. Bu yüzden öğretmen babamı çağırdı, okula kayıt gerekiyordu. Babam bunun üzerine Akviran’dan nüfus kâğıdı çıkarttı getirdi. Hatta beni de bir yaş büyük yazdırmış. O beklenen müfettiş de geldi, tahtaya bir şeyler yazdı. Sınıfta benden başka okuma bilen yoktu, daha sonra beni tahtaya kaldırdı, soru sordu, ben de bildim. Öğretmenim memnun oldu, iyi bir öğrenci olduğum için sınıfta sorduğu tüm soruları ben yapardım. Arkadaşlara ders verirdim. İlk öğretmenim Ahmet Erkmen idi.
ORAĞI ATIP SIRT ÜSTÜ YATTIM
VE ÜZERİMİZDEN GEÇEN TAYYAREYE BAKINCA
İlkokulu bitirmiştim, 12 yaşında idim. Bir gün orakla ekin biçiyorduk, İkinci Dünya Harbi dönemleri idi. Üzerimizden pır pır uçak geçiyordu. Bir ara bir tayyare geçti. O anda orağı attım sırt üstü yattım, ona bakıyordum. Babam benim yattığımı görünce bana kızdı “kalk ekin bugün bitecek” dedi. Ben de babama “bir gün o tayyareye bineceğim onun için bakıyorum” dedim. Babam “hadi len” dedi. “Bak göreceksin baba inşallah seni de eğer ben sağ olursam bindireceğim” dedim. Nasipmiş uçağa bindim. Asker olacağı zaman oğlumu da İzmir Narlıdere’ye gideceği zaman Ankara’dan önce İstanbul’a, oradan da İzmir’e götürdüm. Ama babam 76 yılında vefat etti. Onu bindirmek nasip değilmiş. Oğlumun şahsında babamı da bindirdiğime inanıyorum.
OKULDA EKMEĞİMİZİ BÖLER
ARKADAŞLARIMIZLA PAYLAŞIRDIK
Öğrencilik yıllarımın zorlukları yoktu. Ders bakımından iyi idim. Herkesin birbirine evgisi saygısı vardı.bütün derslerim iyi sayılırdı matematik ve fen derslerini çok severdim. Tarihi çok iyi bilmememe rağmen öğretmenimiz bana dokuz verirdi. Tarih öğretmenimiz Ferruh Sinan idi Allah rahmet eylesin değerli bir adamdı. Müdürümüzde İhsan Baykal”dı. Ekmeğimizi bölüşüyorduk dayanışma vardı insanlar da sevgi vardı kucaklaşma vardı. Öğretmenlerimiz hiçbir zaman yaptığımız sorduğumuz sorulara ya da onların dediklerine karşılık verdiğimiz zamanlar bunları kin olarak almaz notumuzu da etkilemezlerdi nitekim köy enstitülerini en güzel şeyi açık hava demokrasisi idi. Atina demokrasisi gibi her cumartesi bayrak töreninden sonra bayrak etrafında nöbetçi öğretmeninden başkanından müdüre kadar eleştireler yapılır bunlar cevaplandırılır ama hiç kimse kızmaz öfkelenmez kin tutmaz notlar bu konuşmalardan tartışmalardan dolayı etkilenmezdi demokrasi demokratik düşünceye saygıyı biz orada öğrendik.,
CELAL BAYAR”A MEKTUP YAZDIM
Bu arada Başbakana mektup yazdım. O da mektubu Milli Eğitim Bakanına göndermiş o vali İhsan Tekin”e o da Karaman kaymakamına göndermiş ilkokul müfettişi ve müdür beni çağırdılar bizde yayan olarak Kazım Karabekir”e geldik oradan Karaman”a Bana seni merciye tecavüz kanunundan mahkemeye vereceğiz dediler Ben kimseye tecavüz etmedim dedim bu kez bana ilkokul maarif makamını atlamışsın Celal Bayar”a dilekçe vermişsin. Bende durumu o zaman anladım ve onlara da mahkemeye verin alacağım cezaya ortak olacağız ben o mektuba pul yaptırmadım sadece mektup yazdım köyün durumu okulun durumunu anlattım dilekçe değil mektup yazdım yardım istedim rica ettim dedi. Daha sonra burada bina olur diyerek kereste var taş var imece usulü ile okulu yaptırdık o sene okul yapıldı bu kez bende oradan ayrılmak için dilekçe verdim
1977 DE CHP”DEN KONYA”DAN BENİMLE
BİRLİKTE BEŞ VEKİL İKİ SENATÖR ÇIKARDIK
Çalışmalar iyi idi.1973 de aday olduk beşinci sıradan sıradan aday olduk. Sonra hevesimizi 77 ye sakladık. Vatandaşlar köylüler herkes bizi seviyordu. Konya”da basmadığım köy kalmamıştı. Haritada işaretliyordum çoban mezra hariç herkesle görüştüm konuştum 77 de aday oldum üçüncü sıraya oturduk. Mustafa Üstündağ, Yücel Akıncı, üçüncü sırada biz Durmuş Ali Çalık, Ahmet Çobanoğlu iki de senatör Erdal Bakkalbaşı ile Mukbil Abay
BÜYÜK UMUTLARLA GİTTİĞİM
MECLİSTE HAYAL KIRIKLIĞINA UĞRADIM
ARABAMI BİLE SATMAK ZORUNDA KALDIM
Büyük umutlarla düşüncelerle halkın dertlerini bilen onların içinden çıkarak insan olarak meclise gittik ama filan TÖS başkanı gibi değilsin söz verilir verilmez konuşursun konuşmazsın o problemlerin içinde zaman zaman umutsuzluğa düştüm. Nereden geldik buraya neye yarar? Eğitim enstitüsü müdürü iken maaş para 5 bin lira alıyordum vekil oldum 6 bin lira olmuş üç aylık 18 lira seçmenler geliyor Konya- Ankara git gel kiminin hastasını araban ile götürüyorsun üç aylık para 1-15 ayda bitiyor. Bankalardan borç. Bu 40- 41 ay içerisinde ihtilale kadar 300 bin lira borçlanmışız. Kötü araba almıştım 750 bin liraya sattık ben sattım ödeyemezsen faiz faiz üzerine binecek.
Nur içinde yat Hüseyin abim.
Mekânın cennet olsun inşallah.
GÜNÜN OKKALI SÖZÜ
Sevmek zaman ayırmaktır. Boş zamanları doldurmak değil...
NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Hava karardıktan sonra tek farla yada farları hiç yanmayan otomobil veya motorlarla yolculuk yapmadığımız zaman daha iyi oluruz.