HAYAT “VE PERDE DEMEDEN”

Mart ayı pek çok önemli farkındalık günlerine sahne oldu. Bunlardan biri de 27 Mart Dünya Tiyatrolar Günüdür. Bir sahne sanatı olan tiyatro, yaygın bir deyişle “insanı, insana, insanla, insanca anlatma sanatı” olarak da ifade edilir. Aslında yeryüzünde kendini insan olarak tanımlayan canlılar binlerce yıldır bu sanatı icra etmiyor mu? Bir insan olarak, meramımızı diğer insanlara insanca anlatmaya çalışmıyor muyuz? 
Tiyatro hayatın aynasıdır. Hayatın tüm gerçeklerini insanın yüzüne haykırır. Aşkı, sevgiyi, acıyı, sevinci yaşanan her duyguyu gösterir. Seyredenler sahnenin bir yerinde kendini bulur. Tıpkı  evde, işte, dışarıda olduğu gibi bazen güler bazen ağlarız, bazen korkar, bazen heyecanlanırız, bazen sevinir, bazen üzülürüz.
Evet, aslında yaşadığımızı sandığımız bu dünya hayatı bir tiyatro oyunudur, bir oyalanma yeridir. Kutsal kitabımız Kur’an-ı Kerim’in 29. Suresi olan Ankebut Suresi, 64. Ayetin mealinde belirtildiği üzere: “Bu dünya hayatı, yalnızca bir oyun ve (eğlence türünden) tutkulu bir oyalanmadır'. Gerçekten ahiret yurdu ise, asıl hayat odur. Bir bilselerdi.” Ayetleri varlık nedenimizi açıklamıyor mu?
Öyle ya, dünya hayatında, doğumdan ölüme Levh-i Mahfûz’da bize biçilen rolümüzü oynuyoruz. Ve vakti saati dolduğunda, kadın ve erkek, tıpkı tiyatro sahnesinde olduğu gibi “Ve Perde” denecek, sahne kapanacak. Asıl hayata ahirete göçeceğiz hayırlısıyla, inşallah. Rabbim hayırlı ömür, hayırlı ölüm versin, inşallah.
Kim olursan ol, hangi makamda bulunursan bulun, ölüm gerçeğinden kurtuluş yok. Hiçbir makam hiçbir servet ebediyen kalıcı değildir. Bir gün hayat “Ve PERDE” diyecek, yani  “Ölüm var, Ölüm”. Başkan da olsan, Bakan da. Genel müdür de olsan çalışan da. Patron da olsan işçi de. Amir de olsan memur da. General de olsan er ve erbaş da… Musalla taşında ya “er kişisin” ya da “hatun kişi” fark etmez. “Ruhuna El Fatiha” deyiverirler. O anın ne zaman geleceği ise sadece Rabbim bilir.
O halde üç ayların tamamlandığı bayrama sayılı günlerin kaldığı şu günlerde gelin hayatımızın muhasebesini yapalım. Şimdi o an olabilir. Son günümüz olabilir. İşte o an gelmeden yapmanız gerekeni yapın. Hayatı ertelemeyin. Ya da ertelediklerinizi gözden geçirin. Keşke dememek için -iyi ki yapmışım- dediklerinizin sayısını çoğaltın. Helalleşmeniz gerekenlerle Bayramı fırsat bilip helalleşin.
Hani deniyor ya: Yalan dünya her şey boşmuş. Dünya handır, bizler yolcu. Her gün birileri geliyor, birileri gidiyor. Bu bir imtihan sahnesi ve bu imtihanın neticesini gittiğimizde öğreneceğiz. Ama şunu çok iyi biliyoruz Allah (c.c) ihsanı büyük, inananları affedecek inşallah. Bir şey hariç -kul hakkı- olanların helalleşmesi gerekir.
Özellikle her gün birbirine atıp tutan siyasiler, parti başkanları, milletvekilleri, idareciler, kamunun en üst makamlarında görev yapanlar, yerel yöneticiler, başkanlar, müdürler, patronlar, amirler başta olmak üzere hepimiz kul hakkı konusunda kendi muhasebemizi yapmalıyız. Onun için aldığımız her nefesi son nefesmiş gibi hareket etmeliyiz. Haksızlık yapıp kul hakkı yememeye dikkat etmeliyiz.
Üstat Necip Fazıl’ın dediği gibi “Dün geçti, Yarın var mı? Gençliğine Güvenme! Ölenler hep ihtiyar mı?”  Bunu hiç unutmayalım. Hayat “Ve perde” demeden, kendimizi hesaba çekelim, -ölmeden ölmeyi- düşünelim ve dünya tiyatro sahnesinde adımlarımızı ona göre atalım. Bu vesileyle Ramazan Bayramınızı tebrik eder, hayırlara vesile olmasını dilerim. Kalın sağlıcakla.