Babil: Mezopotamya\'nın Görkemli Medeniyeti

Sevgili okurlar,

Bugünkü yazımızda, Mezopotamya’nın en görkemli medeniyetlerinden biri olan Babil’i ele alıyoruz. Fırat Nehri’nin kıyısında yükselen bu kadim şehir, yalnızca mimarisiyle değil, hukuku, bilimi, sanatı ve kültürüyle de insanlık tarihine damgasını vurmuştur. Gelin, Babil’in büyüleyici dünyasına birlikte bir yolculuk yapalım.

Babil’in Doğuşu: Tarihsel Kökenleri

Babil, bugünkü Irak’ın güneyinde, Fırat Nehri’nin kıyısında kurulmuş antik bir şehir devletidir. M.Ö. 18. yüzyılda Amoritler tarafından kurulan Babil, özellikle Hammurabi döneminde büyük bir güç haline gelmiştir. Şehir, stratejik konumu ve verimli toprakları sayesinde hızla büyümüş ve Mezopotamya’nın siyasi, ekonomik ve kültürel merkezi olmuştur.

Sümer ve Akad medeniyetlerinin mirasını devralan Babil, bu birikimi daha da geliştirerek kendi benzersiz kimliğini oluşturmuştur. Özellikle Yeni Babil İmparatorluğu (M.Ö. 626-539) döneminde şehrin görkemi doruk noktasına ulaşmıştır.

Hammurabi ve Yasaları: Adaletin Temelleri

Babil’in en ünlü kralı Hammurabi (M.Ö. 1792-1750), şehri bir imparatorluğa dönüştürmüş ve tarihin en eski yazılı hukuk sistemlerinden birini oluşturmuştur. Hammurabi Kanunları, taş bir stel üzerine kazınmış 282 maddeden oluşan kapsamlı bir yasa koleksiyonudur.

Bu kanunlar, “göze göz, dişe diş” prensibiyle bilinse de yalnızca cezai hükümler içermekle kalmaz; ticaret, miras, evlilik ve kölelik gibi toplumsal konular üzerine de düzenlemeler getirir. Hammurabi’nin hukuk anlayışı, sonraki medeniyetlere ilham vermiş ve modern hukuk sistemlerinin temel taşlarından biri olmuştur.

Babil’in Görkemli Mimari Yapıları

Babil, yalnızca siyasi gücüyle değil, aynı zamanda benzersiz mimarisiyle de tarihe adını yazdırmıştır. Şehir, surlarla çevrili devasa bir metropoldü ve içerisinde birçok anıtsal yapı barındırıyordu.

Babil’in Asma Bahçeleri: Gerçek mi, Efsane mi?

Babil’in Asma Bahçeleri, Antik Dünyanın Yedi Harikası arasında yer alan en gizemli eserlerden biridir. Efsaneye göre, bu bahçeler Kral II. Nebukadnezar (M.Ö. 605-562) tarafından, Medli eşi Kraliçe Amytis’in memleketini özlemesi nedeniyle inşa edilmiştir.

Yunan tarihçi Strabon ve Romalı yazar Diodorus Siculus, Babil’in Asma Bahçeleri’nin kademeli teraslardan oluştuğunu, bitkilerin sulama sistemleriyle beslendiğini ve devasa bir mühendislik harikası olduğunu anlatır. Diodorus, bahçelerin en yüksek noktalarının neredeyse 30-40 metreye ulaştığını ve iç içe geçmiş sütunlarla desteklendiğini belirtir. Ancak modern araştırmalar, Asma Bahçeler’in Babil’de değil, Asur Kralı Sanherib’in (M.Ö. 704-681) başkenti Ninova’da inşa edilmiş olabileceğini öne sürmektedir. Bu teori, yakın dönemde keşfedilen karmaşık sulama sistemleri ve bahçeleri betimleyen kabartmalara dayanmaktadır.

Orta Çağ ve Rönesans döneminde, Babil’in Asma Bahçeleri Avrupa sanatında sıkça betimlenmiştir. Pieter Bruegel gibi sanatçılar, bu bahçeleri gökyüzüne yükselen sütunlarla desteklenen muazzam teraslar, sarmal merdivenler ve su kanallarıyla süslü egzotik bir cennet olarak tasvir etmiştir. Bruegel’in “Babil Kulesi” tablosu, Babil’in mimari ihtişamını gözler önüne seren en ünlü eserlerden biridir.

Bazı Rönesans sanatçıları, Asma Bahçeleri’ni Romalı su kemerlerine benzeyen büyük sütunlar üzerine inşa edilmiş, taş ve tuğla yapılarla desteklenen kademeli bahçeler olarak resmetmiştir. Leonardo da Vinci’nin perspektif çizimlerinde bile Babil’in Asma Bahçeleri’ni andıran yapılar görmek mümkündür.

İştar Kapısı ve Babil Surları

Babil’in en ünlü yapılarından biri olan İştar Kapısı, mavi çinilerle kaplı, üzerinde aslan, boğa ve ejderha figürleri bulunan ihtişamlı bir giriş kapısıydı. Şehrin surları ise o kadar büyük ve güçlüydü ki, antik yazarlar tarafından “dünyanın harikaları” olarak anılmıştır.

Babil Kulesi ve Zigguratlar

Babil Kulesi, antik dünyanın en gizemli yapılarından biridir. Bazı araştırmacılar, bu kuleyi Etemenanki Zigguratı ile özdeşleştirmektedir. Tanrı Marduk’a adanan bu devasa tapınak, şehrin dini merkeziydi ve Babil’in mühendislik gücünü gözler önüne seren bir yapıydı.

Babil’de Astrolojinin Doğuşu

Babil uygarlığı, yalnızca mimari ve hukuk alanında değil, aynı zamanda astroloji ve astronomi konularında da büyük ilerlemeler kaydetmiştir. Günümüzde burç yorumlarından gezegen hareketlerine kadar birçok astrolojik kavramın kökeni, Babil bilginlerinin gökyüzünü gözlemleyerek geliştirdiği sistemlere dayanır.

Babil’de astroloji, dini ve bilimsel bir disiplin olarak ele alınmış ve rahipler tarafından büyük bir titizlikle incelenmiştir. Babilliler, gökyüzünü tanrıların mesajlarını içeren bir kitap gibi görmüş; gezegenlerin ve yıldızların hareketlerinin dünya üzerindeki olayları etkilediğine inanmışlardır.

Babil astrolojisinin temelini şu prensipler oluşturur: Gökyüzü, tanrıların iradesini yansıtır. Gezegenler ve yıldızlar, yeryüzündeki olayların habercisidir. Güneş ve Ay tutulmaları, krallar ve imparatorluklar için önemli kehanetler taşır.

Bu inanışlar, Babil kralının yönetimiyle doğrudan bağlantılıydı. Çünkü krallar, tanrılar tarafından seçilmiş kutsal kişiler olarak kabul ediliyordu ve gökyüzündeki değişimlerin onların kaderini etkilediğine inanılıyordu.

Babil Burçları ve Zodyak Sistemi

Bugün bildiğimiz 12 burçlu zodyak sistemi, Babilliler tarafından geliştirilmiştir. M.Ö. 5. yüzyılda Babil gökbilimcileri, Güneş’in bir yıl içinde gökyüzünde izlediği yolu (ekliptik) gözlemleyerek bu yolu 12 eşit parçaya böldüler. Her bir parçaya, içinden geçtiği takımyıldızın adı verildi ve böylece ‘Zodyak çemberi’ oluştu.

Babillilerin belirlediği bu burçlar şunlardı:

  1. Koç (Aries) – Çift boynuzlu koçun gücü
  2. Boğa (Taurus) – Verimlilik ve bereketin simgesi
  3. İkizler (Gemini) – Tanrısal ikizler, çift ruh
  4. Yengeç (Cancer) – Ay’ın döngüleriyle bağlantılı
  5. Aslan (Leo) – Kralın gücü ve tanrısal liderlik
  6. Başak (Virgo) – Tarım ve hasat tanrıçalarıyla ilişkili
  7. Terazi (Libra) – Adaletin ve dengenin sembolü
  8. Akrep (Scorpio) – Yeniden doğuş ve ölüm
  9. Yay (Sagittarius) – Okçular, savaşçılar ve avcılar
  10. Oğlak (Capricorn) – Keçi balık figürü, geçiş ve dönüşüm
  11. Kova (Aquarius) – Su taşıyan kişi, bilgelik
  12. Balık (Pisces) – Balık sembolü, sezgiler ve ruhaniyet

Babil astrolojisi, Persler, Yunanlılar ve Romalılar aracılığıyla Orta Doğu ve Avrupa’ya yayılmış, zamanla Helenistik astrolojinin temelini oluşturmuştur. Bugün kullandığımız burçlar, gezegenlerin astrolojik anlamları ve kehanet yöntemleri, Babil’de geliştirilen ilk astrolojik sistemlerden türemiştir.

Babil Astrolojisinde Gezegenler ve Tanrılar

Babil astrolojisi, gezegenleri de önemli tanrılarla ilişkilendirmiştir. Her gezegen, belirli bir tanrıyı temsil etmekteydi ve bu tanrılar, insan hayatını etkilediğine inanılan güçlere sahipti.

  • Şamaş (Güneş): Adalet ve ışığın tanrısı
  • Sin (Ay): Zamanın düzenleyicisi ve kehanetlerin kaynağı
  • Nabû (Merkür): Bilgelik ve yazının koruyucusu
  • İştar (Venüs): Aşk, savaş ve doğurganlık tanrıçası
  • Nergal (Mars): Savaş ve yıkım tanrısı
  • Marduk (Jüpiter): Tanrıların lideri, bilgelik ve düzenin temsilcisi
  • Ninurta (Satürn): Tarım, zaman ve disiplinle bağlantılı tanrı

Babilliler, bu gezegenlerin hareketlerini gözlemleyerek kralların kaderi, savaşların sonucu ve doğal felaketler hakkında kehanetlerde bulunmuşlardır.

Babil’in Kehanet Kitapları ve Astrolojik Metinler

Babilliler, gökyüzü gözlemlerini ve kehanetlerini kil tabletler üzerine kayıt altına almışlardır. Enuma Anu Enlil adlı eser, Babil astrolojisinin en önemli kaynaklarından biridir. Bu metin, gök cisimlerinin hareketlerinin nasıl yorumlanması gerektiğini detaylı bir şekilde açıklamaktadır.

Örneğin, Babil kahinleri, Ay tutulmalarının kralların ölümü ya da büyük savaşların habercisi olduğuna inanıyordu. Eğer bir tutulma gerçekleşirse, kralı korumak için geçici bir “sahte kral” atanır ve gerçek kral bir süreliğine gizlenirdi.

Bunun yanı sıra, Babilliler yıldızların hareketlerini tarımsal döngüler, nehir taşkınları ve hava durumu tahminleri için de kullanmışlardır.

Babil’in Çöküşü ve Mirası

Babil, M.Ö. 539 yılında Pers Kralı II. Kyros’un istilasıyla çöküşe uğramış olsa da Babil medeniyetinin mirası günümüze kadar ulaşmıştır. Babil’in bilimsel, hukuki ve kültürel katkıları, sonraki medeniyetlere ilham kaynağı olmuş ve insanlık tarihinin şekillenmesinde önemli bir rol oynamıştır.

Babil, tarih boyunca bir güç merkezi olmanın ötesinde, insanlık tarihinin en önemli kültürel, sanatsal ve bilimsel gelişimlerinin beşiği olmuştur. Babil’in görkemli kalıntıları, bugünkü insanlık için hala ilham verici birer simge olarak kalmaya devam etmektedir.

Dr. Serap Mumcu Geronazzo