SEVME SANATI

Erich Fromm Amerikalı ünlü bir psikanalisttir. Sevme sanatı kitabı 1956 yılında Erich Fromm tarafından kaleme alınmış bence herkesin okuması gereken başucu kitaplarından birisi.
İlk olarak 2015 yılında İstanbul sahaflar çarşısında karşıma çıkmıştı bu kitap. Dokuzuncu basımıydı benim aldığım. ‘97 yılında saman kâğıdına basılmış oldukça yıpranmış bu kitabı sahaftan alırken “sevmenin sanatı mı olurmuş” diyerek alaycı bir tavırla okumaya başlamıştım. Aradan geçen 10 yıldan sonra tekrar bu kitabı düşündüğümde anladım ki sevmek gerçekten bir sanatmış. Okuduktan sonra sevginin tanımına, sevgiyi gösterme ve alma biçimindeki önemli ayrıntıların farkına vardırıyor bu psikolojik kitap. 
Tam anlamıyla sevilmemiş, sevilmeyi öğrenememiş kişiler sevginin yıkıcılığından bahsederler. O kişiler için sevgiye teslim olma hali, acı ve hüzünle ilişkilendirilir. ‘Sevgiyi hak etmek’ kavramı insanı sevgisizliğe götüren kısır döngü haline çevirir. Herkes sevmeyi en üst seviyede öğrenip tecrübe eder ama çok azımız sevilmeyi tecrübe ederiz. Dikkat ederseniz sevmeyi hepimiz biliyoruz acılı şarkılar ve romantik film senaryolarının oluşmasından anlaşılacağı üzere. Tanıdık bir duygudur birini sevmek. Ama sevilmek oldukça uzak bir duygu bir çoğumuz için. Sevilmenin ne demek olduğunu çoğu kişi bilemeyebilir. Gerçek anlamda “Sevilmeden” koşulsuz sevgi vermiş kişi önyargılarına teslim olmayı seçerek ‘zaten sevgi acıtır’ demeyi tercih eder. Çünkü sevilmeyi öğrenmeden sevgiyi veren kişi için sevgi tanımı tam oluşmamıştır. 
Oysa sevgi alma verme dengesi üzerine kurulurdur. Ama çağımızın en büyük sorunu da bu değil mi. Almadan vermem eksilmiş sayılırım düşüncesi kişiyi sevgiden uzaklaştırmaktan öteye taşımıyor.
Sevgi; devamlılık içeren disiplin, sabır ve cesaret gerektirir. Aynı zamanda kişinin kendi iç dünyasını tanımasını ve olgunlaşmasını içerir. Kendini tanımayan bir başkasına sevgi veremediği gibi sevgiyi almakta da zorlanır.
Sevginin bir duygu ya da rastlantısal bir durum değil, öğrenilmesi ve geliştirilmesi gereken bir sanat olduğu fikrini savunur Erich Fromm. 
Bu kitap ilişkilerde yüzeysellikten şikâyet edenler için oldukça derinlemesine bir perspektif sunuyor. Önce kendimizi sevebilmeyi, kabul etmeyi sonra sevgiyi verebilmeyi anlatıyor. 
Ne diyor şarkıda “bir menekşe kokusunda seni aramak var ya” diyor. Menekşelerin kokusuz olduğunu göz önünde bulundurursak eğer; bir menekşe kokusunda mutluluk aramakla vakit kaybetmeyin, mutluluk kendi içimizde. Kendimizi sevmekle başlar her şey.
Kitaptan en sevdiğim kısımdan bir bölümü alıntılayarak sizlerle paylaşmak istiyorum;
Sevgi aslında özgün bir kişiyle olan ilişki değildir. Sevgi bir tavır, sadece bir sevgi "nesnesine" değil tüm dünyaya karşı bağlılığı belirleyen bir karakter yönelimidir. Eğer kişi, sadece bir tek insanı sever ve onun dışındaki tüm çevresine kayıtsız kalırsa, onun sevgisi sevgi değildir ya alabildiğine bir bencilliktir, ya da ortak yasam birliğidir.
Eğer ben, birisini seviyorsam, herkesi seviyorumdur, dünyayı, yaşamayı seviyorumdur. Eğer bir kişiye "seni seviyorum" diyebiliyorsam, "sende herkesi seviyorum, seninle tüm dünyayı seviyorum, sende aynı zamanda kendimi de seviyorum" da diyebilmeliyim.” Der Erich Fromm sevme sanatı kitabında…