Düzen, insanoğlunun manasız fikirlerin yer bulduğu hayatını belli bir yörüngeye oturtması anlamı taşımaktadır.
Bu konuya en güzel ve belirgin örnek doğanın düzenini kendi eli ile bozup canlıların zarara uğramasında en önemli sebebin insanlar olduğu açıkça gösterilebilir.
Zihinlerimizdeki karanlığın son bulması, bir ömür tek isteğimiz olmalı; kafamızın sığmadığı hiçbir yere gövdemizi sığdırma çabası gösterilmemelidir.
Zamanımızın hiçbir anını israf etmek istemiyorsak; boş hayallerle vakit geçirmek yerine, bizi yücelteceğini bildiğimiz düşüncelerimizi hayata geçirmenin yollarını aramakla yola devam edilmesi lazım geldiğini bilmemiz gerekmektedir.
İnsan kalbine ışık tutmakta olduğuna inanılan hayallerinin yıkılması, zihinlerin kararmasında önemli bir rol oynamaktadır.
Kurmak için çabaladığımız düzeni sağlam temeller üzerine inşa etmezsek gün gelir küçük bir sarsıntı her şeyimizi ters düz eder, bizi de enkazı altında kalmamızın göz ardı edilmemesi lazım gelen tek sebebi olur.
Eğer sözünü etmekte olduğum yolları tercih etmez, inadına kendimizi karanlıklara sürüklemekte ısrarcı olmayı kendimize şiar edinirsek etrafımızı dipsiz bir kuyuya çevireceğimiz aşikar.
Birçok kimse boş işlerle vakit geçirmekle kendisine bahşedilmiş olan ömrünü heba ettiğinin farkına bile varmamaktadır.
Kendisine verilen her şeyi kendisi kazandım fikrine kapılarak etrafında yaşananları umursamayıp ukalalığı marifet sayarak yanlış bir yola sürüklenmektedir.
Üzerinde yer aldığımız dünyanın düzenini bozmak, insanoğluna hiçbir fayda sağlamayacak; aksine elinde olan her ne varsa yok olmasında büyük bir paya sahip olacaktır.
Biliyoruz ki boş hayallere kapılmakla ömrümüz boyunca kazancımızın yerini telafisi mümkün görülmeyen kayıplar alacaktır.
Bizim biz olmamızda büyük pay sahibi olan doğrularımızın yanlışlar içerisinde sürüklenerek kaybolması, hayatımızda geriye dönülmez yıkımların meydan bulacağının göstergesidir.
Bazı kimseler ise kendisini insanlık için büyük öneme sahip olduğu göz önünde olan güzellikler uğruna hiçbir dakikası boşa geçmesin uğraşı vermektedir.
Yani demem o ki hayatı yaşamaya değer kılan değerli şeylerin üzerinde faydalı çalışmalar yapmakla kendisini yükümlü hissetmekte, hayatını belli bir yörüngeye oturtmanın gayretini göstermektedir.
Bahsetmekte olduğum bu durum yazık ki birçok insan için geçerli olmamakta, sözü geçen şahıslara göre istişareden ziyade israf yolunda yürümek daha kolay görülmektedir.
İnsanoğlunun tek başarısız olduğu yöntem, kendisi ve yanındakileri ilgilendirdiği bilinen önemli konularda istişare etmektir.
Eğer insanlık açısından ne kadar büyük bir önem arz ettiğini bilse insanoğlu hayatında olumsuzlukların yer bulmasına müsaade etmez; aksine bilinçli davranarak hareket eder, hayatını oturtmak istediği yörüngenin sağlamlığından emin olmak için ısrarcı olur.
Hayatın zorluklarını bilen büyükler yahut tecrübeli kimseler tarafından uyarıya tabi olmak, uçarılığı tercih edenlerin seçmiş olduğu bir yöntem olarak görülmemektedir.
Bilinmelidir ki içerisinde yol bulduğumuz dünyada işler her daim istediğimiz şekilde yürümez, gelir bazı olumsuzluklar bir anda karşımızda beliriverir.
Onun için rotamızı çizerken hayatımızı etkileyeceğini bildiğimiz yanlışlardan uzak kalmalı, zihinlerimizi mantıksız düşüncelerin bulandırmasına müsaade etmemeliyiz.
Düzenli bir yaşam istiyorsak atmakta olduğumuz her adımda yanlış yapıyor muyum yapıyorsam nerede yanlış yapıyorum diye düşündüğümüz her şeyi, ince eleyip sık dokumamız icap etmektedir.
Bir de şu var: tabi ki hamdım, piştim, yandım şiarı ile yolumuzu çizmeli, bizlerle paylaşılan tecrübelerin üzerine eklemiş olduğumuz tecrübelerimizi bizden küçüklerle paylaşılmalıdır.
Eğer bahsetmekte olduğum paylaşımı yapmazsak kendimizi oradan oraya savurmakta olan bencillik rüzgarının önünde bulmamız göz önünde görülen bir gerçektir.
Adımlarımızı hesapsız bir şekilde atmaya devam edersek hayatımızı belli bir yörüngeye oturtmamız mümkün görünmemektedir.
Yanlış kimselerin faydasız teşviklerini hiçbir zaman dikkate almamalı, bizlerin bilinçlenmesi için gayret gösterenlerin çizmiş olduğu yolda yürümenin doğruluğuna inanarak hayatımızı idame ettirmeliyiz.
Yani hayatımızda önümüzün kapanmasına neden olduğu açık açık görülen karanlığın yok olması,kurmak için çabalamakta olduğumuz düzenimizin ileride bozulmasını istemiyorsak mantıklı fikirlerle hareket etmemiz icap etmektedir.
Kurmuş olduğumuz düzenin bozulmasını istemiyorsak sağlam olduğuna inandığımız temeller üzerine inşa etmiş olduğumuz binanın kendini bilmeyen kimseler tarafından yıkılıp yok edilmesine izin vermemeliyiz.
Eğer buna müsaade edersek geçen her anımızın boşa geçmesine sebep oluruz, yaşadığımız hiçbir günün anlamı olmaz.
Bu da demektir ki rotamızı kaybetmekte başkaları pay sahibi olur, bizim kaybımız için uğraş verenler güneşimizin önüne gölge misali iner.
Sonbaharda hazana uğrayan yaprak halini alır, ayaklar altında ezilerek yok olup gideriz; ömrümüzün bir enkaz altında son bulmasını istemiyorsak her daim biziz diyerek yolumuza devam etmek birinci görevimiz olmalıdır.
Vazifemizi gerektiği şekilde tamamlayamazsak üzerinde meydan bulduğumuz kainatta işe yaramaz, çürük bir kütük olarak kalırız.
Sözünü etmekte olduğum bu durumların yaşanmasını istemiyorsak üzerimize düşen her ne varsa yapmalı ,kendisi olmak nedir bilmeyen kimselerin elinde oyuncak olmamalıyız.
Göze alamayacağımız büyüklükte bedeller ödemek istemiyorsak bizi kollarına şefkatle aldığını bildiğimiz doğanın düzeninin bozmak isteyenlere engel olmak, insanlığa bahşedilmiş olan güzelliklerin katlinin önüne geçmek, üzerimize düşen bir vazife edinilmelidir