“Anamızın Ligi” kavgalarının gölgesinde  kalan gerçekler

Hep denir ya “Türk futbolunun marka değeri”. Çok önemlidir aslında ama marka değerini futbolun içinden gelmeyen futbolun yönetici üyeleri, futbolun olmazsa olmazı taraftar/seyircilerin fair play ilkelerinden çok uzak davranışları, futbolun hep var olan ancak günümüzde giderek artan sonuçların sahada belirlendiğine olan inanç ve adil yaklaşım güveninden uzaklaşma maalesef “bunlar daha iyi günlerimiz mi?” sorusunu akla getiriyor. Futbolun içinden gelen futbolcu camiasının centilmenlik dışı eylemleri ile teknik adamların işin sahada olanlar dışına taşan  beyanatları de eklenince hedef sadece eski deyişle “anamızın liginde” ne olursa olsun hedefe ulaşmaya kilitleniyor; iyi müşterinin kötü müşteriyi kovduğu örneği taraftar tribünden uzaklaşıyor, ezeli rekabet ve ebedi dostluk yerini ezeli düşmanlığa bırakıyor en azından bazılarınca ve Avrupa rekabetinden ve başarısından uzaklaşan, marka değeri azalan, dünya futbol arenasına ülke futbolunu şikayete giden yaklaşımlarla saygınlaşmaktan uzak gündem  ortaya çıkıyor. Sonuçta bu, iyi yönetildiğine inancın azaldığı futbol ortamında yayın gelirlerinin giderek azalmasıyla ispatlanan gerçeklerle yüz yüze getiriyor sporseverleri. İhaleleri hep tartışma polemiği olsa da 2026-27 sezon sonuna kadar yayıncı kuruluşun ödeyeceği para 1. Ligler de dahil 182 milyon Dolar (218 milyon 400 bin Dolar KDV dahil/ döviz kuru sabit) (Bundesliga 1.1 milyar euro) Futbolun ileriye taşınmasının olmazsa olmazı Anadolu takımlarının sesleri pek de çıkmıyor, haklarının korunduğu tartışılır; yayın gelirlerinin adaletsizliği yanında finansal başarısızlığı da eklenince çoğu şehir takımımız darboğazda. Bir zamanlar..takım elbise ile maç izlendiği dönemler..Bir zamanların Başbakanı;  Fenerbahçe kulübü Başkanlığı yapmış  Şükrü Saraçoğlu’nın maçlara bilet alarak girdiği günler..Galatasaray amigosu  Karıncaezmez Şevki ve en baba sloganı “bir baba hindi” . Protesto tarzı ıslık. Küfür asla yok. Yan yana farklı kulüp formalarıyla izlenebilen maçlar. Avrupa kupalarında herkesin tek takımı o gün maçı olan Türk takımıydı. Şampiyonlar Ligi’ne katılamayan ezeli rakip taraftarını kızdırma cümlesiydi “siz halâ ananızın liginde mi oynuyorsunuz?” cümlesi ve rekabet bir zamanlar Avrupa  arenası hedefliydi. Bugün artık algıyı yöneten etki ediyor, bağıran kamuoyunu etkileyen kazandığını zannediyor, bu baskı ortamında hakem camiasının da başarılı olması değil maçlara çıkması bile cesaret işi. Her hafta maçlar sonrası sözde büyükler dahil Profesyonel Disiplin Kurul sevkleri ki gerekçe başka söze gerek bırakmıyor  “taraftarın sebebiyet verdiği kötü ve küfürlü tezahürat, önceki haftalarda sevkli kulübün cezaya konu benzer olaylarda yaptıkları açıklamaların ilgili kulüp yönünden alışkanlık haline getirilmiş olması, bu tip beyanların futbol camiasındaki ilişkileri gerginleştirmek ve böylelikle kitlelerin birbirine karşı husumet duymasına sebebiyet verebilecek nitelikte olması, benzer açıklamalarının spor faaliyetinin temel motivasyonu olan barış ve kardeşlik odaklı rekabet ikliminden uzaklaşma sonucunu doğurduğu ayrıca, önceki haftalarda sevkli kulüp ve mensupları aleyhine verilen ıslah amaçlı cezaların beklenen sonucu doğurmadığı, gelinen bu noktada futbolun yükselen mücadelesi içerisinde verilen bu beyanların ifade hürriyeti çerçevesinde değerlendirilemeyeceği ancak açıklama bir bütün olarak değerlendirildiğinde Futbolun ve Kurumların İtibarını Zedelemeye Yönelik Açıklamalar nedeniyle FDT’nin 38/1-b maddesi uyarınca sübut yönünden oyçokluğu ile FDT’nin 38/1-b maddesi”
İçeride anamızın liginde şampiyonluk mücadelesi ile en çok iki takımımızın oluşturduğu gerginlik artık başka takım teknik adamlarının bile isyankar sözlerine yol açmakta. Anadolu takımlarının yönetici ve teknik adamları da rakipleriyle ilgili maçlar öncesi ve sonrasında benzer davranışlardan maalesef geri kalmamakta. Konyaspor gibi sessizce adalet bekleyen fair play yanlısı olmaya çalışan takımların hakkının yok edilmesi artık klasikleşti. Futbol Federasyon Başkanı dahil gol averajıyla dahi küme düşmenin başımıza geldiği tarihimizde iki puanın cebimizden alınıp Kayserispor’a hediye edilmesine yapabileceği bir şey yok. Klasik deyiş “haklı da olsanız alacağınız yok” Anamızın liginde hep birileri şampiyon olacak. Galatasaray 24, Fenerbahçe 19, Beşiktaş 16, Trabzonspor 7; Bursaspor ve Başakşehir 1 kez ligin şampiyonu oldular. Fenerbahçe gerginliği belki biraz da son şampiyonluğunun 2013-14 sezonunda kalması. Biz içeride birbirimizle uğraşırken Avrupa kupalarında geriliyoruz artık. Galatasaray’ın 1992-93 sonrası adı Şampiyonlar Ligi olan kupaya bu dönemde 17; Beşiktaş’ın 8; Fenerbahçe’nin 6 kez katıldığı turnuvada 1989 yarı finalistliği, 1963-70-94-2001-2013 sezonlarında çeyrek finalistliği;  Kupa Galipleri Kupasında 1992’ de çeyrek finalistliği ve elbette en büyük başarısı 2000 UEFA ve  Süper Kupa şampiyonluğu artık uzaklarda kalan müthiş başarıları. Beşiktaş 1987 Şampiyonlar ligi çeyrek finalisti;1970 Kupa Galipleri Kupası çeyrek finalisti; Fenerbahçe 2008 Şampiyonlar Ligi çeyrek finalisti, 2013 UEFA kupası yarı finalistliği, 1964 kupa galipleri kupası çeyrek finalistliği ve bu sezon Konferans Ligi çeyrek finalistliği mücadelesine devamı söz konusu.1969 UEFA Kupası çeyrek finalisti Göztepe’nin 1970 Kupa Galipleri Kupası çeyrek finalistliği de var tarihinde. Kayserispor 1996 İntertoto Kupa şampiyonu. Bursaspor 1975 Kupa Galipleri Kupası çeyrek finalisti. Sonrası.. Avrupa Kupalarında kupalar kaldırmak  ve rakiplerle adaletsizliği yabancı oyuncu sayısı açısından eşitlemek  amaçlı yabancı oyuncu serbestliği gündeme geldi ve uygulamaya alındı. Bakalım mı uygulama etkilerine; Galatasaray 2000 Süper Kupa Şampiyonluğu sonrasında  2012-13 çeyrek finalist, 2013-14 son 16, sonrasında 5 kez gruplara kalamadı ,5 kez de  grup aşamasında elendi. Bu sezon son 8 başarısından emin olduğumuz ekibimiz sürpriz kötü  sonuçlarla son 16’dan bile uzak kaldı. 277.23 milyon euro transfermarkt  değerindeki Galatasaray bu sezon  186.65 milyon euro değerli Ajax, 77.25 milyon euro değerli Dinamo Kiev maçlarından istediğini elde edemedi. 242 milyon euro transfermarkt değerli Fenerbahçe ‘yi evinde 1-3 ile geçen Glascow takımının  değeri 75.45 milyon euro. Hem Galatasaray  hem Fenerbahçe’yi üst turlardan eden AZ Alkmaar sadece 78.30 milyon euro değere sahip. Takımlarınızda asgari 14 yabancı oyuncu var kadrolarında, bakalım yabancı oyuncu artışı başarı getirmiş mi Avrupa’da?  2000 yılında  Real Madrid’i yenerek Süper Kupa kazanan Galatasaray’ın  kadrosunda Taffarel, Popescu, Capone, Hagi ve Jardel; 1999-2000 sezonunda Bologna, Borissia Dortmund, Leeds United ve Milan’ı eleyerek  UEFA Kupa finali oynamaya hak kazanan finalde de Arsenal’i yenerek kupayı ülkemize getiren Galatasaray’ın kadrosunda sadece 4 yabancı oyuncu Taffarel, Popescu, Capone ve Hagi vardi. Günümüzde..hırçın ortam, 3 yerli oyunculu on bire sahip  takımlarımız, fair playden uzaklaşan lig mücadelesi, Avrupa kupalarında değerinden çok daha az  bütçeli takımlara elenen büyüklerimiz!, ezeli rekabetten ezeli düşmanlığa dönen rekabet, yan yana maç izleyemeyen taraftarlar, takım sözcüsü yorumcular, Anadolu takımlarının sözünün edilmediği anamızın ligi, isabetsiz transferler ve finansal başarısızlıkla transfer yasakları alan kulüpler, yok olmaya giden şehir takımları, ülkemiz takımlarının  Avrupa maçlarında Avrupa takımlarını  tutan Türk sözde sporseverlerle  bence hiç de iyi yere gitmiyor futbolumuz. Radikal önlemler alınmazsa yarın batan kulüpler ve anamızın ligine sıkışmış, Avrupa başarıları mazilerde kalmış takımlarımız olacak korkarım.