Eskiden mahallede selamlaşan insanlar, parkta oyun oynayan çocuklar hatta çocukların emanet edildiği komşular vardı. Şimdi herkesin gözü ekranlarda. Mahalle desen o zaten yok. Çocuk emanet edecek komşu mu? O da ne? Kaçımız oturduğu site ya da apartmanda oturan komşularını tanıyor? Çöp koyarken ya da asansör beklerken gözlerimizi kaçırarak ‘yanlışlıkla’ karşılaştığımız kaçıncı katta oturduğnu bile bilmediğimiz komşularımız var.. Küçükken aşağı kattaki komşuya gönderilip ‘müsaitseniz annemler çay içmeye gelecek’ diyen şanslı bir neslin çocuğu olduğum için mutluyum. Hatta arttırıyorum mahallede oynarken ‘Akşam ezanından önce eve dön’ sözünü işitebilmiş olmakta şans. Çünkü şimdiki nesil akşam ezanından önce eve gel yerine ‘hadi kapat bilgisayarını artık’ sözünü işitiyor ya da ‘bırak elindeki telefonu’. İnsan görmeden insan iletişimi bilmeden yetişen bir nesil…
Etrafımızda insan var mı yok mu göremiyoruz ki ekranlara bakmaktan.Sohbetin yerini sosyal medya aldı. Aile sofralarında bile herkes telefonla meşgul. Teknoloji iletişimi kolaylaştırırken insanları birbirinden uzaklaştırmıyor mu?
Dijital çağın sunduğu imkanları reddetmek mümkün değil. Artık bir tıkla dünyanın öbür ucundaki biriyle konuşabiliyoruz. Ama ironiye bakın ki en yakınımızdakilerle bile yüz yüze konuşmak zor geliyor. telefonlarımız bilgisayarlarımız sosyal medya hesaplarımız derken gerçek dünyadan kopuyoruz. Aslında ‘bağlantı çağında’ kopukluk yaşıyoruz. Yalnız kalabalıklarla dolu etrafımız. Dijital dünyada sayısız arkadaşımız var ama kaç tanesi gerçek ve samimi ilişkiler kurabiliyoruz?
Peki çözüm ne? Teknolojiden vazgeçmek mi? Tabi ki hayır! Ama bilinçli kullanım şart. Dijital dünyada kaybolmadan sevdiklerimizle kaliteli vakit geçirmeyi öğrenmeliyiz. Belki de arada telefonu bir kenara bırakıp göz göze sohbet etmeyi hatırlamalıyız.
Ne dersiniz gerçek dünyaya dönmenin zamanı gelmedi mi?