Fedakarlık etmek; bir kimsenin, hayatında var olan şahıslar uğrunda kendisi için değerli olduğu bilinen bazı şeylerden vazgeçmesidir.
Bizim için yapılmakta olan fedakarlıkları görmezden gelmek etrafımızda olumsuzlukların yok olmasını amaçlayan büyüklerimize karşı gösterilmekte olan büyük bir vefasızlık örneğidir.
Bizi vazgeçmiş olduğu birçok değerli şeyin üzerinde tutan kimseye nankörlük etmememiz; hatta onun verdiği değeri bizim de ona vermemiz kıymetini bilmemiz icap etmektedir.
Kıymet bilmezliği kendimize şiar edinmemiz, hayatımızın cehaletin yaratmakta olduğu depreme engel olmak için gayret gösterenlere karşı ihanetimizi simgelemektedir.
Bizler nasıl doğrularımız var diyerek bir yol çizmek istiyorsak büyüklerimizin de kendilerinden sonraki nesiller için çizmiş olduğu rotayı takip etmek, birinci görevimiz olmalıdır.
Yani demem o ki karşımızdaki şahsın bize karşı göstermiş olduğu fedakarlığı yok saymamalı, zamanı geldiğinde sırt çevirmeyip aynı şekilde hatta daha fazlasını yaparak düştüğü yerden kaldırmamız lazım gelmektedir.
Eğer üzerimize düşen vazifeyi gerektiği şekilde yerine getirmezsek fedakarlığını esirgemeyen şahsın üzerinde olumlu bir intiba bırakmamış oluruz.
Fedakarlık ettiğini bildiğimiz halde dünyamızın karanlığını aydınlığa çevirmek için gayret edenleri görmezden gelmekte ısrar ediyorsak bu bizim boş bir açıdan hayatı gözlemlediğimizi göstermektedir.
Bir de şu var: tabi ki insanın fikrinin ne kadar değere sahip olduğunu, o şahsın büyük önem arz ettiğine inandığı fikirlerini kalitesizleştiren yanlış tecrübeleri belirler.
İnsanlar üzerinde yapmakta olduğum gözlemlerime dayanarak daha çok nankörlüğün ön planda olduğu, yapılan iyiliklerin göz ardı edildiği gözden kaçmayan bir gerçektir.
Eğer hayatımızda olumlu etkilerin yer etmesinde rol oynayacağını bildiğimiz gerçekleri görmezden gelirsek önümüze ışık tutanların fikirlerine karşı saygısızlığı elden bırakmaktan geri kalmayız.
Bizim için fedakarlığı elden bırakmayanların üzerinde olumlu bir intibaya sahip olmak istiyorsak deve kuşu misali kafamızı gömmüş olduğumuz kumdan çıkarmamız gerekmektedir.
Bizler vefalı davranışlar sergilemez, vefanın idrakinde olamazsak kendimizden sonra gelecek olan nesillerden aynı şekilde davranmalarını beklememizde mantık aranmamalıdır.
Çünkü küçüklerimiz bizden görmekte olduğu olumsuz davranışlara eğilmekte, faydalı diye düşündüğümüz davranışlarımızı bir an olsun önemsememektedir.
Buna da ölçüp tartmadan yapmakta olduğumuz bilinçsiz hareketlerimizle sebep olan yine bizler olduğu fikri zihinlerde yer etmelidir.
Karşımızda bizler için fedakarlık yapmaktan kaçınmayan insanlara bir ömür vefa borcumuz olduğunu unutmamamız lazım gelmektedir.
Eğer bizler için varından yoğunda vazgeçenleri bir kenara itmeyi tercih edersek Tolstoy’un söylemiş olduğu gibi havaya bakarken ayağımızı yere bakarken de kafamızı vurmuş oluruz.
Bahsetmiş olduğum bu durum da bize geçirmiş olduğumuz her anımızı hiçbir anlam ifade etmeden yaşadığımızın göstergesidir.
Vefasızlığın üzerinde yer bulduğu kainatta insanoğluna kazandırdıklarından çok kaybettirdiklerine sebep olduğu göz önünde bulundurulmalıdır.
Onun için diyorum ki kendi yaşamını bizimkinden kıymetsiz olduğu inancı ile fedakarlıktan vazgeçmeyen kimseleri, başınızın üzerinde gezdirmekten vazgeçilmemelidir.
İnsanoğlu genel olarak kendisini önemsemez, yanında yer bulanların her şeyin üstünde olduğu fikri ile fedakarlık etmeyi kendisine bir görev bilmektedir.
Yazık ki bazı kimseler karşısındaki şahsa kıymet vermek yerine o insanı hiçe sayarak vefasızlığını elinden bırakmamayı tercih etmektedir.
Bilmiyor ki yanlış tercihleri yüzünden hayatına mana veren her şeyi hiçe saymakla elindeki doğruları sonu boşluk olduğu göz önünde olan bir kuyuya gömmekle hiçbir şey kazanmanın mümkünatı olmaz.
Atmamız lazım gelen adımlarımızı hesapsız bir şekilde attığımız anda telafisi olmayan hatalara düşeceğimiz gerçeği, akıllardan çıkarılmamalıdır.
Bizi kendi doğrularımızdan soğutan vefasızlık, bizi israfa sürüklemekten vazgeçmeyecek neyimiz var neyimiz yok avuçlarımızın içerisinde kayıp gitmesinde en büyük paya sahip olacaktır.
Bizim için fedakarlıkta bulunmaktan kaçınmayan insanları hiçe saymak, hayatımız açısından hiç istemediğimiz kayıpların meydan bulmasında rol oynayacaktır.
Bunların olmaması için de elimizden her ne geliyorsa onu; hatta daha fazlasını yaparak bizim için kendilerini arka planda tutanlara karşı görevlerimizi yerine getirmiş olacağız.
Hayatımızı bir fare misali kemirdiğini bildiğimiz vefasızlığın son bulması için yanımızda yer bulanlarla istişare yolunda yürüyecek, boş vakit israfının elbirliği ederek önüne geçeceğiz.
Bilinmelidir ki inadımızın bize hiçbir faydası olmayacağını bilerek yürümekte olduğumuz yanlış yolların sonu, bizleri ucu bucağı olmayan bir karanlığa sürüklemektedir.
Fakat bizim için birçok şeyi düşünmeden arkasında bırakma mantığı ile hareket eden kimselere karşı ödememiz icap eden bir vefa borcumuz olduğu akıllarda bulundurulmalıdır.
Bizler bahsetmekte olduğum borca sadık olmaz, yapılan her ne varsa inkar ederek en büyük nankörlüğü etmiş olur; insanlığı esareti altına aldığı bilinen kıymet bilmezlik zincirinin bir halkası olmaktan başka bir işe yaramayacağımızın bilincine varılmalıdır.
Ben bu yazımı kaleme alırken her anımda düşündüğüm şu olmuştur: Bizim için fedakarlıkta bulunanlara vefasızlık eder, hayatımızdaki olumsuzlukların yok olmasında emek verenlere saygısızlığın bertaraf edilmesi fikri zihinlerde yer etmelidir.
En büyük gayemiz; bizlerden fedakarlığını esirgemeyen büyüklerimizi el üstünde tutmak, onların bizler için açmış olduğu yolları daha da geniş bir hale getirerek kendimizden sonraki nesillere teslim etmek olmalıdır.
Siz değerli okurlarım için kaleme almakta olduğum yazımı sonlandırırken şunu söylemeden de geçmenin yersiz olduğunu düşündüm.
Bizim karanlığımızı sonlandırmanın çabasında olan kimselerin vermekte olduğu uğraşlar, menfaatlerimiz uğrunda kurban edilmemelidir.