Erol Simavi’ye ait olduğu yazılır bu sözün " Medyayı dördüncü kuvvet derler, medya birinci kuvvettir" . Tartışılabilir ancak tarihin her döneminde toplumu şekillendiren güç olagelmiştir medya. 1960 darbesine giden yolda , 28 Şubat döneminde basının rolü yoktur denilebilir mi? 1960 darbesine giden yolun taşlarını zamanın önemli bir dergisinin döşediği yazılır; öyle ya Menderes öğrencileri kıyma makinelerinde çekerek yok etmiştir; zaten uçaklar dolusu altınla kaçarken yakalandığı açıklanmamış mıdır?
Magandalık..Toplumun güncel baş belası, başta basın hepimiz şikayetçiyiz öyle mi? Bugün önemli bir TV kanalı haberinden aktaracağım. Bir minibüs park etmiş; yanına duran iki araç gerçekten çıkışı zorlaştıracak şekilde park etmişler. Sağı biri, solu biri kontrol ederek aracı biraz da kıl payı kazasız belasız park yerinden çıkarmayı başardılar. Buraya kadar tamam, sonrası feci bir toplumsal mesaj. Araçtan inenler yandaki araca zarar verdiler, tekmelerle aynaları kırdılar, sileceklere zarar verdiler, anten bile gözü dönmüşlerin kurbanı oldu. Haber bu şekilde son buldu. Hatalı park olaylarını her an trafikte yaşayabiliriz, sorumsuz sürücüler yok değil etrafımızda aksine çok. Peki cezalandırma hakkı bizde mi? Herkes kendi cezasını kendi verirse kural, nizam, yasa, kolluk güçleri ne ola ki? Aslında duyarlı habercilik burada magandalığı protesto etmek, plakayı Emniyet güçlerine ihbar etmek, hatta fikri takip gereği suçluların cezalandırıldığını da kamuoyunun gözüne sokmak olmalıydı bence. Haberin subliminal mesajı çok yanlıştı; bu görüntülere “oh oldu” diyecek ve özenecek o kadar insan var ki çevremizde maalesef. Anaokullarına kadar inmiş akran zorbalığı, kadına şiddet, aile içi şiddet; öğretmenlere saldırı, sokak kavgaları, silah yaralanmaları; kısaca giderek vahşileşen ve kurallara uyanların uymayanlardan korktuğu, kaçtığı bir toplum olduk, oluyoruz. Toplumun düzelmesinde basına da çok ciddi görevler düşmekte.