Günümüzde yeni iletişim teknolojilerinin gelişimine paralel olarak bilgisayar ve internet kullanımı giderek artıyor. Bilgisayar ve internet dünyası yetişkinler için olduğu kadar çocuk ve gençlerin de ilgisini çekiyor ve eğlence, eğitim ve hayatı kolaylaştıran uygulamalar ile günlük yaşamın önemli bir bölümünde yer alıyor.
Bununla birlikte kullanım oranları gün geçtikçe artan sosyal ağlar üzerinde sosyalleşme, buradaki paylaşımlarla beğenilme ve onaylanma isteği, sosyal medya üzerinden haber ve önemli olayların takibi ve aynı zamanda internet mecralarının getirdiği yeni tüketim kalıpları internetin yaşantımızdaki yerini giderek sağlamlaştırdığını gösteriyor.
Dünya Sağlık Örgütünün 2019 yılında yayınladığı kılavuzda 1 yaşından küçük bebeklerin elektronik ekranlara hiçbir şekilde maruz kalmaması gerektiği ve 2 ila 4 yaş arasındaki çocukların da ekran başında günde bir saatten fazla vakit geçirmemesi gerektiği belirtiliyor.
5 yaşından küçük çocukların ekran zamanını kısıtlamanın, bazı durumlarda ise tamamıyla ortadan kaldırmanın çocukların daha sağlıklı yetişkinler haline gelmelerine katkı sağlayacağı söyleniyor.
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), "2024 yılı Çocuklarda Bilişim Teknolojileri Kullanım Araştırması’nın sonuçlarına göre;
Çocuklarda internet kullanımı 2021'de yüzde 82,7 iken 2024'te yüzde 91,3 oldu. İnternet kullanımı cinsiyete göre incelendiğinde, erkek çocukların yüzde 92,2'sinin kız çocukların ise yüzde 90,3'ünün internet kullandığı görüldü. Bu oranlar 2021 yılında sırasıyla yüzde 83,9 ve yüzde 81,5 olarak belirlenmişti.
Çocukların yüzde 97,4'ünün interneti düzenli kullandığı kaydedildi. Bu oran 2021'de yüzde 98,6 olmuştu.
Günde yaklaşık 2 saat ve daha fazla süre internet kullananlar yaş gruplarına göre incelendiğinde, kullanım oranı hafta içi 6-10 yaş grubunda yüzde 30,6, 11-15 yaş grubunda yüzde 54,4 oldu. Bu oran hafta sonu ise sırasıyla yüzde 43,2 ve yüzde 63,5 olarak hesaplandı.
Çocukların yüzde 76,1'i cep telefon veya akıllı telefon kullandı
Çocukların en fazla kullandıkları sosyal medya platformu ise yüzde 96,3'le YouTube oldu. Bunu sırasıyla, yüzde 41,5'le Instagram, yüzde 26,2'yle TikTok, yüzde 21,4'le Snapchat, yüzde 13,6'yla Pinterest, yüzde 9,5'le Facebook ve yüzde 4,9'la X izledi.
Düzenli cep telefonu ya da akıllı telefon kullanan çocukların yüzde 32,6'sı bu cihazlarını en az 30 dakikada bir kontrol etti.
Çocukların yüzde 34,4'ü ekran başında daha fazla zaman geçirdiği için daha az kitap okuduğunu belirtti. Bunu yüzde 33,3 ile daha az ders çalışmak, yüzde 25,5 ile ailesiyle daha az vakit geçirmek, yüzde 18,6 ile arkadaşlarıyla yüz yüze daha az görüşüp, daha az oyun oynamak ve yüzde 17,2 ile daha az uyumak takip etti.
Bu rakamlar bize, günümüzde çocukların çoğunun bilgi ve iletişim teknolojilerini kullanımı ebeveynlere oranla daha ileri seviyede olduğunu gösteriyor. Anne ve babaların internet ve bilgisayar teknolojileri konusunda bilgi sahibi olmaları, eğer bu konuda yeterince bilgi sahibi değillerse kendilerini geliştirmeleri, en azından çocuklarını doğru yönlendirecek ve denetleme yapabilecek seviyede internet kullanımını ögrenmeleri gerekiyor.
Elde edilen istatistiki veriler incelendiğinde, dijital bağımlılığın en yoğun olduğu yaş grubu "Z kuşağı" olarak da adlandırılan 2000 ve sonrasında doğan nesildir. Bu durum hem internetin son 20 yılda çok büyük bir gelişim gösterip her yere yayılmasından, hem de anne ve babaların çocuklarına yeterli ilgiyi göstermemesinden kaynaklanır.
Zira bir çocuğun sosyal yeteneklerini, iletişim becerilerini ve genel olarak birçok insani yeteneğini geliştirmesi için ilk olarak anne babasıyla iletişim kurması, daha sonra da sosyal bir çevre edinip bunlarla iletişim kurması gerekmektedir.
Yetişkin bireyler açısından her gün yeni kullanım biçimlerinin belirlendiği sanal ortam, çocuklar açısından ilgi çekici olduğu kadar tehlikeler de barındırıyor. Bu noktada yetişkinler, çocuklara yönelik internet kullanımına ilişkin birtakım kurallar belirlemek ve önlemler almak durumundadır.
Çevrimiçi oynanan oyunlarda başka oyuncular ile konuşma ve yazışma imkânı da ayrıca risk oluşturuyor. Çocukların dışarıda tanımadığı biriyle konuşması ne kadar riskliyse çevrimiçi ortamdaki yazışmalar da aynı şekilde risklidir.
İnternet ortamında yasal olmayan, cinsel içerikli, şiddet içerikli siteler oldukça mevcuttur. Bu tarz sitelere, içeriklere çocukların erişimi çocuğun gelişimini olumsuz etkileyebilmektedir. Ayrıca istismar ve pedofili konusuyla beraber, yabancı insanlarla iletişim ve özel bilgileri dış dünyaya sunma açısından da internetin aşırı kullanımı tehlike oluşturmaktadır.
Yazışmanın diğer ucundaki kişi kötü niyetli bir yetişkin olabilir. Çocukların duyguları kolayca manipüle edilebilir olduğundan karşıdaki kişi çeşitli direktifler vererek yanlış yönlendirmeler yapabilir. Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu’na (BTK) göre çocuklara, 13 yaşından önce sosyal medya profili oluşturmamalıdır.
Uzun süre boyunca bilgisayar ve telefon başında vakit geçiren çocuklarda dikkat eksikliği ve konsantrasyon bozukluğu görülmesi oldukça yüksek bir ihtimaldir. Çocuklarda dijital bağımlılığın bir diğer belirtisi ise vücutta ortaya çıkabilecek duruş bozukluklarıdır. Bu da dik duramama ya da kamburluk gibi problemlere yol açabilir.
Zayıflayan aile iletişimiyle beraber, genel olarak bir yalnızlık ve depresyon görülebilir. Dış dünya ile etkileşimin azalması ve gerçeklikten kopuş; içe kapanma ve sosyal becerilerde düşüşe sebep olabilmektedir. Buna bağlı olarak da arkadaşlık ilişkileri zarar görebilmektedir. Yeteri kadar sosyal uyaranın olmaması, çocuğu daha da çekingen hale getirerek çevresinden uzaklaşmasına sebep olabilir.
Çocuklarımızı, ucu bucu belli olmayan bu sanal ortamlardan ve teknolojinin getirdiği risklerden korumak ve kurtarmak için acilen bilinçli internet kullanımını destekleyen çalışmalara yer yermek zorundayız.
EVET
Çocuklarımıza, sosyal medya kullanımında yaş sınırı getirmeliyiz ve bu sınır 14 yaş olmalıdır.