TARİHİ ANLATILAR: GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE AŞKI TAŞIMAK

Son yıllarda, özellikle sosyal medya ve çeşitli tartışmalar aracılığıyla, halk arasında tarihi anlatılara, efsanelere, masallara ve eski nesilden aktarılmaya devam eden hikâyelere yönelik eleştiriler arttı. Bu hikâyeler, pek çok insan tarafından ya eski oldukları için geçerliliği kalmamış, ya da doğru olmadığı düşünülerek küçümseniyor. Birçoğumuz bu anlatılara ya inanmıyoruz, ya da "çok eskide kaldılar" diyerek onlara değer vermiyoruz. Bununla birlikte, hem dini hem de kültürel mirasımızla bağdaşan bu anlatıları eleştirmek ve yok saymak, millet olarak çok daha büyük bir kaybı beraberinde getirecektir.
Bizim dinimiz İslam’dır ve bu din, sadece inançlarımızı şekillendiren bir rehber değil, aynı zamanda bir milletin varlık mücadelesine, ahlaki değerlerine, adalet ve merhamet anlayışına yön veren bir yaşam tarzıdır. Ecdadımız, asırlar boyunca bu dinin sancaktarlığını yapmış, Allah’ın emirlerini yerine getirmek için büyük mücadeleler vermiş ve bu dinin barışçıl değerlerini diyardan diyar yayıp tüm insanlığa ulaştırmıştır. Zulüm nerede olmuşsa, o zulme karşı durmuş ve onu ortadan kaldırmak için seferber olmuştur. Milletimizin tarihi, kahramanlıklarla, fedakârlıklarla dolu, destanlarla örülüdür.
Bugün belki de aklımızın almadığı ya da anlamakta zorlandığımız bazı olaylar ve kahramanlık hikâyeleri, bu milletin geçmişindeki zaferlerin ve kahramanlıkların birer yansımasıdır. Aynı şekilde, birlik ruhunu pekiştirmek, milletimize olan sevgiyi artırmak ve toplumsal değerlerimizi yaşatmak adına, bu tür hikâyelerin anlatılması çok önemlidir. Toplumumuzu bir arada tutan, aradığımız değerleri daha iyi anlamamıza yardımcı olan, birbirimize olan sevgimizi pekiştiren anlatılar vardır.
Bazı insanlar ise, dini inançlarla bağlantılı olan, dine zarar vermeyen ancak geleneksel uygulamalara dayanan bazı adet ve usulleri küçümsemekte ve bunları "bidat" olarak nitelendirerek yok saymaya çalışmaktadır. Ancak burada unutmamamız gereken şey şudur: Allah’ın ve Peygamberimizin emirlerine ters olmadığı sürece, bu tür gelenekler ve uygulamalar, Müslüman kalplerine aşk ve şevk katar. Bu gelenekler, dinimize daha da yakınlaşmamıza ve kalplerimizdeki imanı güçlendirmemize yardımcı olur.
Dini inançları pekiştiren, Allah ve Peygamber sevgisini gönüllerimize aşılayan her türlü yaklaşım, kalpten yapılan ibadetlerdir. Bu da demek oluyor ki, dinimize olan bağlılığımız yalnızca fiziksel ibadetlerle sınırlı değildir. Temiz bir kalp, huşu, ihlas ve samimiyetle yapılan her türlü iyilik ve ibadet, Allah’ın bizden istediği en önemli şeylerdir. Öyleyse, geçmişten gelen hikâyelere, geleneksel adetlere ya da dinimizi yücelten örneklere "bidat" olarak bakmak ve bu öğretileri yok saymak doğru değildir.
Dahası, bu anlatılar ve gelenekler, bizim vatan sevgimizi, millet bilincimizi pekiştiren en güçlü araçlardır. Din ve vatan sevgisi, milletimizin tarihindeki kahramanlık öykülerinde, efsanelerinde ve hatta naatlarda karşımıza çıkar. Bugün geçmişi anlamadan, bu değerleri doğru şekilde aktarmadan millet bilincimizi güçlendiremeyiz.
Tarihimizi anlamak, bu büyük milleti oluşturan kahramanları, adalet ve merhamet anlayışını doğru şekilde benimsemek için bu anlatılar bize yol göstericidir.
Müslüman olan milletin büyük olması, sadece kalbi dâhil etmeden farzları yaparak değil, sadece tarihsel başarılarla değil, aynı zamanda kalpteki derin inançla ölçülür. Bir milletin büyük olmasının sırrı, onun kalbindeki aşk ve iman gücüdür, Allah’ını ve Peygamberini aşk derecesinde sevmesidir. Nice şairler, Peygamberine övgüler söylemiş ve birçok naat yazmıştır.  Bizim kalbimizde Allah’a duyduğumuz sevda olmasaydı, biz de hiçbir anlam taşımazdık. Tarihimizdeki bu büyük milletin başarıları, sadece kuru inançlardan değil, kalpten yaşanan bir inanç ve aşkla ortaya çıkmıştır. İşte bu sayede, Allah yardım etmiş ve büyük millet olmuştur.
Bugün, millet olarak birbirimize sahip çıkmak, değerlerimize ve geleneklerimize saygı göstermek, bizi daha güçlü kılar. Bizler, "büyük milletiz" derken, bu sadece kuru bir övgü değildir. Bunu gerçekten hissetmeli, kalbimizdeki aşkı her zaman diri tutmalıyız. Zaten önemli olan, birkaç imanlı insanın kalbindeki bu gerçek aşktır. İşte bu aşk, yeniden adaletle hükmeden bir dünyayı inşa etmek için bize gereken gücü verecek olan şeydir.