BİLİNCİN IŞIĞINDA KENDİNİ İYİLEŞTİRMENİN SIRLARI

Şu anda şifa bekleyen tüm hastalar için, öncelikle tüm kalbimle ve benliğimle şifa kapılarının açılması ve şifalanma için niyet ve talep ediyorum. Allah’ım, Şâfî ismi her şeyin üzerindedir; şifa veren de O’dur, şifaya açık olmamızı dileyen de O’dur. Eğer bu yazıya denk geldiyseniz, bu niyetimden ve talebimden mutlaka sizin de bir talebiniz vardır.
Şu an her ne dileğiniz ve niyetiniz varsa, bütünün hayrına kabul olmasına niyet ediyorum ve talep ediyorum.
İnsan vücudu, beklediğimizin ve tahmin ettiğimizin ötesinde bir kuvvette inşa edilmiştir; o, Allah’ın sıfatlarını taşıyan minyatür bir âlemdir. Her an dengede olmak için birtakım tedbirler alması gerekir. Biz bu tedbirlerin çoğunu hastalık olarak nitelendirsek de, aslında bütünde sadece bütünlüğü korumak için mücadele eden ve bunu farklı semptomlarla bize anlatmaya çalışan bir sistemden oluşur.
 Her bir organ, her bir doku, her bir hücre ve her bir parçacık her an harekette ve değişim, yenilenme ve gelişme üzerine programlıdır. Vücudumuzdaki tüm hücreler belli bir döneme kadar görevini yapar, belli bir dönemden sonra yerini yenilerine bırakır ve kendini imha eder. Dolayısıyla, vücudumuzda belli zaman aralıklarına bağlı olarak her bir organ yenilenir; buna kalp ve sinir hücreleri de dâhildir.
Tıpta gelişen son bulgular, sinir hücrelerinin kendini iyileştirdiğine dair bilimsel ipuçlarını da ortaya koymuştur. Bunu zaten bütünsel tıpta, gerek meditasyon, gerek derin inziva, gerek yoğun kanlanma (hacamat) gibi uygulamalara bağlı iyileşmeler ve insanın iç dinamiğini, iç enerjisini kullanarak düşünce gücüyle onarım yaptığına dair literatüre geçmiş birçok hasta örneği mevcuttur.
Dolayısıyla, içsel motivasyonunuzu toplayarak, zihninizde iyi olduğunuz hâli sık sık canlandırarak ve bunu gerçekleştirmek için nefesinizi, bilincinizi, gerekli beslenme programınızı ve her şeyden önce iyi olmaya dair inancınızı ve Yaradan’la bağınızı kuvvetli tuttukça, iyileşmenin önündeki hiçbir engel kalmaz.
Biz, bilincin birer yansımasıyız; kendi bilincimizin filmini dünyada seyrediyoruz. Eğer biz filmimizin akış senaryosunu bilincimizde değiştirirsek, dünyada seyrettiğimiz film de değişecektir. Bu anlamda, kişi mananın tezahürü, mananın senaristi ve dönüştürücüsü olduğunu öncelikle kabul etmeli ve bu noktadan hareket ederse, kaderinin ve yaşamının sorumluluğunu üstüne alan, seçme hakkı verildiğini bilen kişi olur.
Kurban bilincinden sıyrılarak, içinde olduğu şartları bilincini değiştirerek değiştirebilir. Ama öncelikle, içinde olduğu şartların ona ne yapmak, ne anlatmak istediğini çok iyi kavramalı ve tam bir şükür hâlinde bu kavrayışla yaşamının rotasını belirlemelidir. Çünkü başımıza gelen ve yaşadığımız her şey, aslında bizim gitmemiz gereken yere götürmeye çalışan işaretlerdir ve biz bunları çoğunlukla okumasını bilmeden isyanda ya da karamsarlıkta kalabiliyoruz.
 Sizi hakikatinize en çok yaklaştıran şeyler, aslında en zorlandığınızı düşündüğünüz şeylerdir; bunlar bazen hastalık, bazen yokluk, bazen kıtlıkla kendini gösterebilir. O sebeple, içeride ne yaşıyorsanız, önce o yaşadığınız duruma şükürle bakabilmelisiniz. Başka türlü o frekanstan çıkabilmenin yolu yok; çünkü onun bir amacı var: tek isteği, görmeniz gerekeni görmeniz ve bu görüşün de derin şükrünü hissetmeniz. Sonrasında zaten her şey, sizi hem bu dünyada hem de ahiretinizde cennetine ulaştırmak için dizayn edilmiş bir alan ve en büyük dizayn edici de sizsiniz.
Yüksek bilincinizin ışığında, Yaradan’ın sizin olmanız gereken kişi şekliyle hayatınıza devam etmeniz için çizdiği senaryoların içindesiniz. Olay bundan başka bir şey değil; bu kadar basit ama bir o kadar da göremeyeceğimiz kadar yoğun bir kavrayış ve anlayış gerektiriyor.Şifa olsun.