YENİDEN YAZARKEN

Yazmaya iki üç yıl ara verdik. Adama sorarlar neden yazmadın? Kızdım, kırıldım, yoruldum. Mazeret çok. Niye yazıyorsun? İşte burası önemli. Karşılaştığım kişiler yazmamı istiyorlar. Biraz da yazmam gerektiğine inandım. Kolay kolay siyasi yazı yazmam. Siyaset kirlendi, bırakalım kim yazarsa yazsın.
Öğleden sonraları Aziziye Camii kıblesinde gönül dostlarıyla buluşur, çay içer, tatlı yeriz. Geçen gün çay içerken bir kardeşimin sekizinci sınıf oğluyla karşılaştım. Pırıl pırıl bir genç. Ona ne olacağını sordum. Biraz kararsız gördüm. Döktürdüm anılarımı.
Genelde anı yazmayı düşünüyorum. Ama bu kararımızı ara sıra bozup, başka konuları da yazabilirim.
Anılarımı okur musunuz? Yıl 1963 ilkokula başlıyorum, şimdilerde adı Nesrin Ayşegül olan, o zamanki adı Cumhuriyet olan ilkokulda 4. sınıfa kadar okuyorum. Rahmetli babam ablalarım da okusun, rahat okusun diye Nalçacı’daki bahçeli evimizi bırakıp Zindankale’ye taşınıyoruz. 5. sınıfı o zamanki adı Devrim İlkokulu olan okulda okuyup, ilkokulu tamamlıyorum. Yıl 1968.
O yıllarda yeni açılan Mevlana Ortaokulu’na gitmeye kararlıyız. Ortaokulların çoğunda İngilizce, Almanca, Fransızca‘dan biri yabancı dil olarak okutuluyor. Kafayı İngilizceye takmışım. Ablalarım, akrabalarımın hepsi İngilizce kura ile belirleniyor, yabancı dilimiz.
Rahmetli annemle birlikte okula gidiyoruz. Mevlana Ortaokulunda yabancı dil kurası çekeceğiz. Bunun için geniş bir oda ayırmışlar, kura çekimine sadece öğrencileri alıyorlar, veliler giremiyor.
Burası önemli, tezgaha bakın. İçeride bir uzun masa, bir kirli beyaz torba, torbanın başına oturmuş bir bayan öğretmen. Torbanın önüne Fransızca ve Almanca kuralarını koymuşlar, İngilizce ise torbanın içinde. Tanıdıklarına, torpillilere torbanın içinden çektiriyor hoca hanım. Bizim gibi garibanlara da torbanın ağzını kapalı tutup, torbanın önünden çektiriyorlar. Bir çekiyorum hoca hanım açıyor kura kağıdını. Fransızca çıkıyor. Ne çıkacak? Ya Fransızca ya Almanca…
Yapılan tezgahı o yaşımda anlıyorum. O tezgahı kuranlar vefat etmişlerse yerin altında ne yapıyorlardır. Yaşayanlar ise hesaba çekileceği günü beklesin.
Eve gelince ağlıyorum. Ben okumayacağım diyorum. Babam D.D.Y. de çalışıyor. Akşam eve gelince babam durumu öğreniyor. Bana bir ümit veriyor. O yıllarda istasyonda ortaokul muadili ÇIRAK okulu var. Bu okulda matematik dersine Meram Ortaokulu Müdürü Salih Zeki Solak giriyor. Babamla arkadaşlar. Allah gani gani rahmet eylesin son derece disiplinli öğretmen, müdür.
Babam ertesi akşam gelince, Meram’a gidip müdürü görmemi söylüyor. Meram Ortaokulu sabahtan akşama kadar. Ve bütün sınıflar İngilizce. Çok seviniyorum. Ertesi gün Meram’a gidip okulu buluyorum. Görevlilere sorarak müdürün odasına gidiyorum. Babamın ismini söylüyorum. Müdür Bey yarın gel, gelirken iki buçuk lira getir bir de tıraş ol diyor. Ben de Müdür Beye soruyorum, efendim benim dosyam Mevlana Ortaokulunda diyorum. Sen karışma ben halledeceğim diyor Müdür Bey…
Bu iki buçuk lira dosya nakli için kullanılacak, öğreniyorum. Zindakale’deki evimizden erkenden Zafer otobüs durağına geliyorum. Otobüse binip okula gidiyorum. Sonradan Meram Yeni Yol minibüslerinin talebe yirmi beş diye bağırmalarıyla, minibüse de biniyorum. Otobüs on beş minibüs yirmi beş kuruş. Ayrıca o devirde “Pır Pır” dediğimiz triportörlere de biniyoruz. Talebe yirmi beş diyor bunlar da.
Okula gidiş gelişimiz güzelliklerle geçiyor. Derslerimde de başarılıyım. Sınıfımda çocuk doktoru Prof. Dr. Hasan Koç bir ara Zindankale Ağız Diş Sağlığı Merkezinin Başhekimliğini yapan diş hekimi rahmetli Kemal Şahin de var.
Konudan konuya geçiyorum. Yüzbaşıyım ve Çorlu’da 2 topçu Tb. Karargah ve Servis Bölük Komutanıyım. Taburumuza yeni atanan Tabib Asteğmen Kemalettin Şahin geliyor. Görevi taburda ama benim birliğime katılacaktır.
Doktorumuza adını sorarım. Ya sen bizim Kemal Şahin’e ne kadar benziyorsun derim. O benim ağabeyim der. Biraz hatıraları kurcalarız.
Yıllar sonra emekli olunca Kemalettin Şahin’le karşılaşırız. Birkaç yıl önce Akseki yolunda elim bir trafik kazasında kaybettik.
Bazen hatıraları yazarken, gözyaşı da olayın içine karışıyor.
İsterseniz bu hafta burada keselim. Haftaya Perşembe buluşmak dileğiyle, zira haftada bir perşembe günü yazıyorum. Güzel hatıralar var, lütfen kaçırmayın.