TOPLUMSAL BİR MESELE!

Günümüzde, bireylerin duyarsızlaştığına, olaylara, insanlara ve hatta kendilerine karşı bile ilgisiz kaldıklarına sıkça tanık oluyoruz. Umursamazlık, sadece kişisel bir tavır olmaktan çıkıp toplumsal bir mesele haline geldiğinde, etkileri daha da derin hissediliyor.
Umursamaz insanları anlamaya çalıştığımızda, farklı nedenler karşımıza çıkıyor. Kimi insanlar, yaşadıkları hayal kırıklıkları nedeniyle bir tür savunma mekanizması olarak ilgisizleşirken, kimileri bencilliğin ve bireyselliğin aşırı yüceltilmesiyle başkalarına karşı kayıtsız hale geliyor. Sosyal medyanın da etkisiyle, her gün gördüğümüz acı ve adaletsizlik haberleri zamanla duyarsızlaşmamıza neden oluyor. Bir süre sonra, gözümüzün önünde olan olaylara bile tepki vermez hale gelebiliyoruz.Ancak umursamazlık sadece bireysel bir sorun değildir. Toplumun ortak duyarlılıkları zayıfladığında, adaletsizlikler daha kolay yayılır, dayanışma azalır ve insani değerler arka plana itilir. Bir haksızlık karşısında kimse sesini yükseltmediğinde, o haksızlık normalleşir. Empati yoksunluğu arttıkça, toplumsal çöküş de kaçınılmaz hale gelir.Peki, umursamazlıkla nasıl mücadele edebiliriz? Öncelikle, farkındalık geliştirmek gerekir. İnsanların içinde bulunduğu durumu anlamak ve empati yeteneğimizi canlı tutmak, duyarsızlığa karşı en güçlü kalkanlardan biridir. Küçük de olsa bir harekette bulunmak, başkalarına yardım etmek, bir konu hakkında sesimizi duyurmak bile büyük bir fark yaratabilir. Umursamazlık sadece bireyi değil, toplumu da etkileyen bir sorundur. Eğer daha duyarlı ve yaşadığı dünyaya karşı sorumluluk hisseden bireyler olabilirsek, daha güçlü, daha adil ve daha yaşanabilir bir toplum inşa edebiliriz.