Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD) seçilmiş başkanı Donald Trump, Panama Kanalı’nı geri almayı, Grönland’ı satın almayı ve Kanada’yı 51. eyalet yapmayı planladığını açıklamıştı. Bunların arkasından Gazze planını ortaya attı.
Filistinlileri topraklarından sürmek, 1948’den bu yana İsrail'in aklından çıkmayan bir hayal. Bu fikir zaman zaman içeriden, zaman zaman da müttefiki ABD tarafından yeniden gündeme getiriliyor. Son girişim, ABD Başkanı Donald Trump'ın Gazze Şeridi sakinlerini işgal altındaki Filistin topraklarına sınırı olan iki Arap ülkesi Mısır ve Ürdün'e yerleştirme önerisi oldu.
Trump'ın ilk döneminde (2017-2020), 2018'de medyada Yüzyılın Anlaşması olarak adlandırılan bir Amerikan planı kapsamında Filistinlilerin yerlerinden edileceği konuşulmaya başlanmıştı.
Peki tarih ne söylüyor?
Antik çağlarda Asya'nın Afrika ile buluştuğu Akdeniz kıyısında bir ticaret merkezi olarak gelişti. Binlerce yıl boyunca yerleşim yeri oldu.
Mısır Firavunları, Babilliler, Filistlinler, Yunan Makedonlar, Romalılar, Araplar, Moğollar, Haçlılar, Osmanlılar ve hatta Napolyon bile burası için savaştı.
Tarihi boyunca pek çok kez el değiştiren Gazze, Bizans döneminde önemli bir ticaret merkezi oldu. Aynı zamanda Mekkeli tüccarların da uğrak noktası olan şehir, Hz. Peygamber’in büyük dedesi Haşim b. Abdulmenat’ın ticaret için burada bulunduğu bir sırada vefat etmesi ve kabrinin burada yer alması sebebiyle bazı kaynaklarda Gazatü Haşim olarak geçmektedir. Nitekim Hz. Peygamber’in babası Abdullah’ında Gazze’ye gelen tüccarlar arasında olduğu Hz. Ömer’in İslam öncesi Gazze’ye yaptığı ticari seyahatler rivayet edilir.
Bilinen en eski yerleşimin 5.000 yıla ulaştığı Gazze’nin İslam topraklarına geçişi Hz. Ebû Bekir’in hilâfeti zamanında oldu. Kaynaklarda bölgenin VII-IX. yüzyıllar arasında durumu hakkında fazla bilgi bulunmamakta, genellikle Suriye ve Filistin’de yaşayan Arap kabileleri arasındaki çatışmalara sahne olduğu anlaşılıyor. İmam Şâfiî 767’de Gazze’de doğdu.
Uzun süre Müslümanların idaresinde kaldıktan sonra Haçlıların ilerleyişi sırasında Kudüs Kralı III. Baldwin’in eline geçen Gazze, Hattin Savaşı’ndan sonra Selahaddin-i Eyyubi tarafından geri alındı ve tekrar Müslüman kimliğine kavuşturuldu.
Moğolların 1258 yılında Bağdat’ı almasıyla İslam topraklarında ulaşabildikleri batıdaki en uç nokta Gazze oldu. Aynıcalut Savaşı’nda Memlükler Moğolları hezimete uğratınca şehir geri alındı ve Yavuz’un Mısır’ı fethine kadar da Memlüklerin idaresinde kaldı.
Gazze, İngiliz kuvvetlerinin I. Dünya Savaşı sırasında burayı ele geçirdiği 1917 yılına kadar Osmanlı Devleti’nin bir parçası olarak kaldı.
1940'ların sonlarında Filistin'deki İngiliz sömürge yönetiminin sona ermesiyle birlikte, Yahudiler ve Araplar arasındaki şiddet yoğunlaştı ve Mayıs 1948'de yeni kurulan İsrail Devleti ile Arap komşuları arasındaki savaşla doruğa ulaştı.
İsrail’in bağımsızlık kararından bir gün sonra, Filistinlileri destekleyen Ürdün, Mısır, Suriye, Lübnan, Suudi Arabistan ve Irak orduları İsrail’e saldırıya geçtiler. Amaç İsrail’in bağımsızlığını engellemek ve Batı Filistin’deki tüm toprakları kontrol altına almaktı.
Savaş sonunda, İsrailliler BM’nin kendilerine verdikleri toprakları korumanın yanı sıra, Filistin devleti için tahsis edilmiş bazı toprakları da ele geçirerek Batı Kudüs’ü de denetim altına aldılar. Filistin’e ayrılan diğer toprakları da Ürdün ve Mısır ele geçirdi.
Ürdün Batı Şeria’yı kendi topraklarına katarken, Mısır da Gazze Şeridi'ni denetimi altına aldı. Kısacası Arap devletleri 1948 savaşında İsrail’den toprak alamadılar, Filistin devleti için ayrılmış olan toprakları işgal ettiler. 1948 savaşından sonra İsrail Mısır, Lübnan, Ürdün ve Suriye ile ayrı ayrı ateşkes antlaşmaları imzaladı.
Gazze Şeridi ve Batı Şeria 1967 yılına kadar Mısır ve Ürdün’ün egemenliğinde kaldı. Ancak ne Mısır ne de Ürdün, kendi egemenlikleri altına girmiş olan Filistin topraklarında, Filistinlilerin kendi öz yönetimlerini oluşturmalarına müsaade etmediler.
1947’den bu yana hem Filistinliler hem de İsrail açısından şartlar çok değişti ve her geçen gün Filistinlilerin aleyhine oldu. Araplar ve İsrailliler arasında yaşanan 1948, 1967 ve 1973 savaşları Filistin meselesinde dengeyi İsrail lehine çevirdi.
1993’teki Oslo Barış Antlaşmaları'ndan sonra, Filistin davasının en önemli destekçisi ve tarafı konumundaki Araplar, bu rollerini İran’a kaptırdılar. Aslında Arap dünyasındaki Filistin desteği, Mısır ve Ürdün’ün İsrail ile barışmalarından sonra çok zayıflamıştı.
İsrail ile Hamas arasındaki 15 aylık savaş, binlerce kişinin hayatını kaybetmesinin yanı sıra Gazze'de büyük bir yıkıma yol açtı. BM'ye göre, İsrail hava saldırıları okullar ve hastaneler de dahil olmak üzere binaların yaklaşık yüzde 60'ını ve evlerin yaklaşık yüzde 92'sini hasara uğrattı veya yok etti.
Dünya Bankası'na göre Gazze nüfusunun neredeyse üçte ikisi yoksul.
Savaş öncesi de binlerce kişi BM'nin mülteci kamplarında yaşıyordu. Buna karşın yine de Gazze Şeridi'nde hastane, okul ve işyerleri vardı.
Ancak yalnızca 41 kilometre uzunluğa, 10 kilometre genişliğindeki Gazze Şeridi büyük ölçüde yaşanamaz hale geldi.
Dünya Bankası'na göre Gazze'deki nüfusun neredeyse yüzde 100'ü yoksulluk içinde yaşarken bu oran savaştan önce yüzde 64'tü. Temel ihtiyaçların fiyatı da neredeyse yüzde 250 arttı.
BM Ticaret ve Kalkınma Konferansı (UNCTAD) raporuna göre, savaşın yarattığı hasarın maliyeti 18.5 milyar dolar olarak hesaplanıyor. Bu rakam Gazze'nin 2022'deki gayrisafi yurtiçi hasılasının neredeyse yedi katı.
Yalnızca savaşın arkasında bıraktığı enkazı ve patlayıcıları temizlemenin 21 yıl sürebileceği belirtiliyor.
Gazze yerle bir olsa da, tüm hayaller yok olsa da Gazze daima Filistinlilerin bir parçası olmaya devam edecek. Yüzyıllardır olduğu gibi.
Her şeye rağmen
ABD, İsrail ve Onların Uzantılarına rağmen
Bunu bize tarih söylüyor.